11 Aralık 2017 Pazartesi

TOPRAK ANA GÜNÜ/TERRA MADRE

TOPRAK ANA gününüz kutlu olsun.

10 Aralık,iyi,temiz ve adil gıda için uğraşan Slow Food’un hem kuruluş yıldönümü,hem de bizi biz yapan toprağın önemini vurgulamak adına dünyanın birçok yerinde etkinlikler düzenlenen anlamlı bir gün.

Doğru kullanılan teknolojiye hiçbir itirazım olamaz.Örneğin günümüzdeki insülin yapımı gibi.

Öte yandan “Açlıktan öleceğiz” yalanı ile insanları korkutup bir dönüme 80 kg veren buğdayı 1200 yapalım,insanlar hastalansın ama biz para kazanalım mantığı ile gelinen noktadayız.Atalık tohumların kıymetini onları tamamen kaybedince mi anlayacağız???
Çöpe atılan yiyecek miktarını ve gelir dağılım eşitsizliğini sordulamadan,sömürge ülkelerinde açlıktan ölenler yeterli gıda olmadığı için değil,fakir oldukları,gıdaya ulaşamadıkları için
ölürken,onlardan beslenen sömüren ülkelerin obeziteden sürünüyor olması ilginç bir tesadüf mü?.Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste...


Hasta,yorgun ve depresiviz çoğumuz....
Bağırsaklarımız delik deşik.

Mısıra kelebek mi dadandı,böcekten al zehir salgılayan geni hop çözdük sanki,gibi...Böcek yedi mısırı öldü süper!Ya o mısırı yiyen insana ne olacak???Boşver,sonuçları anlık değil,hemen ölmez,30 sene sürünüp öldükten sonra da kimse birşey kanıtlayamaz...Çakarlarsa da birşeyler uydururuz,sindirip,korkuturuz.Lobicilik ne için var.

DDT ilk çıktığında ne idi,nerdeyse parfüm gibi kullanın birşey olmaz denilerek reklamlarla yıllarca güvenilirliği topluma pompalanmadı mı?Hala tavuklara DDT sıkan yerli üreticimiz sayesinde yumurta yiyemez olduk.Alzheimer mı oldunuz.Yok canım aileden geliyordur,bunamıştır o bunamış...

Sakat doğumlara neden olan etken madde Thalidomide ile reçetesiz satılan,hamileler de güvenle kullanabilir ifadesinin yer aldığı Contergan isimli hamilelikte duyulan rahatsızlıkları önleyen ilaca ne demeli...(http://listelist.com/tip-tarihinin-kara-lekesi-thalidomide-faciasi/)
Ord. Prof. Dr. Süreyya Tahsin Aygün desem kaç kişi tanır,Tarkan desem kaç kişi...Bu müthiş doktor sayesinde bugün ülkemizde sakat tek bir çocuk yoktur,ilaca bağlı tek bir ölü doğum olmamıştır.Ruhu şad olsun.

İleri okuma yapmak ve bilinçlenmek isteyenler buyursunlar.Link tıklamayı sevmeyenler,siz bilirsiniz.
http://www.yaklasansaat.com/dunyamiz/genetik/genetigi_degistirilmis_organizmalar.asp

Grubumuza hergün derdine çare bulmaya çalışan dostlarımız üye olmakta.Ne yediğimizi sorgulamaya yeni yeni başladık.
GDO’nun ne olduğunu,”E” katkı maddelerini,antibiyotik direncini(ki sadece doktor kontrolünde doğru kullanım yapsanız dahi yediğiniz protein kaynakları kirlenmiş olabiliyor ve bilmeden antibitotiğe maruz kalabiliyorsunuz)BPA’yı ve bunlar gibi herşeyi sorgulamak durumundayız,çünkü gerçekten çok hastayız.Tip iki diyabet,çölyak,otizm,parkinson,kanser...Bizim seçimlerimiz mi yoksa seçmek zorunda olduklarımız mı neden oldu bu sefil duruma...
Toprak ana bize küstü.Açgözlü insan toprak ananın evladı olduğunu unuttu.Hedonizmin acı sonuçları bağırsaklarımızda,ikinci beynimizde.Topraktaki canlılık oranı ülkemizde %3 lerde ki 20 civarı olması gerekirken.Bizi binlerce yıldır sağlıkla besleyen o toprak anayı unutmayalım ki o da bizi unutmasın.Atalık tohumlarımıza sahip çıkalım.Nitelik nicelik hesabı bize çok pahalıya mal oldu,olmaya da devam etmekte.

Yüz sene önce probiotik mayalar mı vardı diyip bize deliymişiz muamelesi yapanlara Allah yardım etsin.Doğru beslenme bilinci artıp,bizler yediklerimizi sorguladıkça,evimizde probiotik ve fermente gıdalar üretip ailemizi sağlıklı besledikçe aradaki fark çok daha açılacak.Sirkesiz limonsuz probiotik turşu yiyip,kombiotik yoğurdunun yanında ekşi mayalı ekmeği ve fitatı kırılmış kurubaklagilini tüketip,üstüne de kvasını,tükenmezini içen tüm dostlara selam olsun.

Topraktan geldik,toprağa gideceğiz.
Toprak ana gününüz kutlu olsun.

Sevgiyle kalın.
Yeşim Güriş

19 Ekim 2017 Perşembe

DAHA,Daha,daha,d, ,!!!


Herşeyin daha fazlasını daha da artan bir hızla ister olduk.Hem de en az çaba ile mümkünse hiç emek vermeden,zaman harcamadan,sabretmeden,yorulmadan.Sadece parayı bastırarak!
Hepimiz kendi içimize bir dönüp baktığımızda,kendi  "daha" larımızı hemen göreceğiz.Bu dahalar bizi mutlu mu ediyor yoksa kendi kendimize yarattığımız lüzumsuz stres kaynakları mı,siz karar verin.
Herşey basitleştirilmiş halde,çok kolay olmalı hatta mümkünse draje formunda hop yuttuk bitti,bir tık 10 çeşit aslında evde kolaylıkla yapabileceğiniz yiyecek kapınızda,okumaya ne gerek var koca paragraf,bir resim,iki satır cikleme,üç te gülücük at,uzman kesil klavye başında!
Teşhisi henüz konmamış,çağımızın müzmin hastalığı "DAHA",veba salgınından da beter,bireyleri teker teker içten çökertiyor.
Daha kolayca,kısa yollardan edinmek istediğimiz şey,sağlıklı mı,sürdürülebilinir mi???Adil mi?!!!En önemlisi de gerçekten size gerekli mi?
Ucuz ise sorun yok!!!Hatta ucuz gibi gösterilen ama aslında emek harcanarak elde ettiğimiz kıymetlileri.mizden "çok daha pahalıya gelenden" yana vurdumduymaz bir körlük yaşadığımızın farkında bile değiliz.
Evde kendi yoğurtlarımızı azıcık bir çaba ile hazırlayıp,turşumuzu kurmak kadar bizi mutlu edebilecek ne olabilir ki?Hele ki ekşi mayanızı dostlarınızLa da paylaşabiliyorsanız ne mutlu size.Artıp çoğalmak ne kutsal.KENDİ Mutfağınızda yaptığınız herşey sizin denetiminizden geçiyor,
temizliğinden,kalitesinden eminsiniz.Ne rahatlatıcı bir duygu,sorgulamanıza gerek yok çünkü onu siz yaptınız 👍
Probiotik beslenme ve fermente yiyeceklerin sağlığımıza etkisinin daha da bilinir olması bizim "DAHA" açığımızı çok iyi bilip faydalanmak isteyen bir kısım çok para kazanma hırslısını hemen harekete geçirdi ve hop drajeler raflarda yerlerini aldı.Dahacılara müjdelendi.Bu arada ay vaktim yok şekerimciler için de ben yaparım sana misli misli pahalıya satarımcılar türedi.Basit bir elma sirkesi üzerinden,yada turşudan sanki aya gidiyormuşçasına olmazsa olmaz mitleri üretilip,şevkleri kırma politikası da bazılarında işe yaradı,özgüvenler itinayla sarsıldı.
Slow Food hareketinin bel kemiğidir iyi temiz ve adil gıda.Deneyimlediklerimizin birçoğuna ters mi?O zaman düzeltmek lazım gelmez mi?
Değişime mutfaklarda başlamak lazım.Kendi meyve sebzenizi üretemiyorsanız,kendi memleketinizin,kendi bölgenizin,şehrinizin,kasabanızın üreticilerinden alın.Mis gibi elmamız üzümümüz varken okyanus ötesi ithal besin değeri mikrobiyatamıza katkısı kuşkulu ucubelerle ne işimiz olabilir...Evde sirke,turşu,ekşi maya...Herkes kolayca yapabilir.Herkes kuru baklagillerdeki fitatı parçalamayı öğrenebilir.Keşke probiotik bakteri yada inek sütü yada elma üretebilsek mutfakta.Üretemezsek te çoğaltabiliriz.Al kaliteli güvenilir çiğ süt ve maya,yap beş litre sütten probiotik mayalı yoğurdunu,peynirini,kombiyotik ayranını,tereyağını.Kur sirkeni,turşunu,siyezin şahını bulursun,yeter ki daha kolayına kaçma araştır.Çankırı'dan al tuzunu,aracıya para kaptırana kadar,uçup gelecek hali yokya tuzun,kargo her şekilde ödeyeceksin.Hem de üreticiden almanın,aracıya para kaptırmamanın keyfini yaşayarak.

Daha ne olsun!Afiyet şifa olsun.
Sevgiyle kalın,
Yeşim Güriş


23 Ağustos 2017 Çarşamba

VAR MISINIZ?



Gerçekten VAR MISINIZ?
Beslenme şakaya gelmez...
Organik yiyecekler mi istiyorsunuz,zehirsiz bir dünya,sağlıklı nesiller...
Ne güzel!
Önce dönüp kendinize bakınız lütfen.
.
Çiftçi olmak zorunda değilsiniz,ya da zehir taciri.
Kocaman insanlarız,neden birinin bizi koruması gerekli bahanesiyle tembellik yapalım.
Kendimizi korumaktan aciz miyiz,yoksa bahane üreterek hedonist bencilliğin vurdum duymaz pençesinde miyiz?
.
Var mıyız,yoksa varmış gibi yapıp aslında yok muyuz

Duruşunuzla bile,her an yaptığınız tüketim tercihlerinizle dahi bir çok şeyi iyiye yada kötüye değiştirebilirsiniz.
Bu satıra kadar okuduysanız iyi bir çabalama içinde olduğunuz kesin.
Teşekkürler.
.
Alınterinizin hesabını yine siz soracaksınız.
Cebinizden çıkardığınız her kuruşu adil olana verirseniz,size de adalet,bereket ve şükran olarak geri gelecektir.
.
VARIZ ÇÜNKÜ 2 BEYNİMİZ VAR!
:
110 bini devirdiğimiz bu günlerde,nasıl yaşamak istediğine kendi karar veren,elini taşın altına sokup,gerçek gıdanın arayışında,temiz çiğ süt,sağlıklı maya,meyve ve sebzelerin peşine düşmüş kocaman bir grubuz.
.
Okyanusta damlayız ama VARIZ!!!
.
Herşey mükemmel olmak zorunda değil ama tek bir şeyi dahi iyi yaparak zamanla iyilik miktarını arttırmak bizim elimizde.

Yada sadece şikayet etmek ve dayatılan kötüyü kanıksamak.
Bugün sağlıksız hibrit tohumları reddeder,almaz,yemezseniz endüstri size kendinize layık gördüğünüz sağlıklı atalık tohumları geri iade etmek zorunda kalacaktır homurdana homurdana...
:
VARIZ ÇÜNKÜ İKİSİNİ DE ÇALIŞTIRIYORUZ!
:
Şu an kim evladına birkaç saat emek verip,harika bir fermente meyve suyu hazırladı ya da nefis bir kombiotik yoğurt,kim pıt diye hemencecik içi NBŞ(nişasta bazlı şeker) glikoz, GDO lu soya lesitini, boyalar,öldüren koruyucular, kansorejen ama çok şık paketlenmiş toksik kalori içeren bir paket yada şişe açtı kolayca,emeksiz...
:

Bırakınız yoğurdunuz sulu olsun,kefiriniz tam tutmasın,turşunuzun rengi bir ton açık olsun beklentinizden bu sefer.

İçlerinde dost sağlıklı bakteriler üredi mi?
Sizin emeğiniz mi?
Ne kadar şanslısınız!
Bilinçli bir şekilde,bağırsaklarınıza boru muamelesi yapmadan,prebiotik,probiotik,kombiotik fermente ürünlerle hizmet etmektesiniz.

Emin olun o da size zaman içinde sağlam bir bağışıklık sistemi,güçlü bir psikoloji ve sağlıklı vücutla teşekkür edecektir,yani sizi gerçekten varedecektir.
:
VAR MISINIZ?
:
Sevgiyle kalın,lütfen seyirci kalmayın ...
:
Yeşim Güriş
Slow Food(Yağmur Böreği)

22 Temmuz 2017 Cumartesi

SAĞLIKLI BİR YAŞAM İÇİN DOĞRU PROBİOTİK HANGİSİ?



Sayın Haydar Yılmaz Beyin aşağıdaki yazısı " 2.Beynimiz:Bağırsaklarımız " grubumuzun manifestosudur.İyi ki böyle bir grup var,çok mutluyum ki bu değerli gruba katılmışım ve şifa bulup nerde hata yaptığımı anlayabilmişim.Sisyphos misali,yıllardır boşuna dönüp dönüp aynı yere gelmişim...Dostumuz probiotik bakteriler,sadece sindirim sistemimizi düzeltmek için değil,asıl bağışıklık sistemimizi güçlendirip,ruh sağlığımızı pekiştirmek için bize hizmet etmeye hazırlar.Grubumuzda verilen  emek,harcanan çaba ve gösterilen sabır inanılmaz.Serdar Aktaş Bey başta olmak üzere tüm adminlerimizin yakında melek kanatları çıkacak...
Doğadan Bizim Ürünlerinin
https://www.dogadanbizim.com.tr
sağlığımıza ve bütçemize yaptığı katkı,hiçbir şeyle kıyas edilemeyecek derecede yüksek.Eşsiz lezzeti ve üstün hijyeni ise cabası.Kombiyotik ayranım ve probiotik yoğurdum buzdolabındaysa,yolda çantamda artıbiotiklerim varsa,dünya batsa umurumda değil,sayelerinde ruh sağlığım ve moralim o kadar yüksek ki...
Sayıca  ortalama bir probiotiği eczaneden almaya kalkışsanız kutusu  en az 50  liradan başlıyor.Yılda kaba bir hesapla, bir kişi için 600 tl.4kişilik bir aile için 2400 tl. harcamanız gerekiyor.11 liraya bizim mayalardan 5 paket alsanız içinden çıkan 5 şase toplam 25 şase ile 55 liraya yani bir kutu eczane probiotiği fiyatına 4 kişilik ailenize yıl boyu şifa vereceksiniz.Probiotik peşinde olan biri zaten evinde yoğurdunu da yapıyordur,yani 2400 tl ye alacağınız probiotikten kıyaslanamaz farkla çok daha fazla dost bakteriyi,çok ucuza ve çok lezzetli en şifa dolu hali ile vücudunuza, sevdiklerinizin geleceğine yatırım yapabilirsiniz.

Sevgiyle kalın,
Yeşim Güriş

NELERİ YEMEMELİ VE İÇMEMELİYİZ ?..
.
YENMESİ VE İÇİLMESİ GEREKLİ OLANLAR
ÖNERİLERİMİZ..
..
Sağlığımızı tehdit eden ve hastalıkların kaynağı olan
gıdaların ve ürünlerin kullanılmaması ve tüketilmemesini öneriyoruz.
.
Temel yaklaşımımız;
Bağışıklık sisteminin daha güçlü olması,
Sindirim sisteminin düzenli çalışmasıdır.
.
HAYATINIZDAN ÇIKARACAKLARINIZ:.
Sağlığımızı tehdit eden ve hastalıkların kaynağı olan
gıdalar ile ürünlerin kullanılmaması ve tüketilmemesini öneriyoruz.
.
-Endüstriyel işlem görmüş gıdalar
-Glikoz ve rafine şekerler ile yapılmış tüm yiyecek ve içecekler
-Sentetik tüm tatlandırıcılar
-Yüksek basınç ve yüksek ısıl işlem görmüş gıdalar
-Basınçla homojenize ve pastörize edilmiş sütler ile meyve suları
-Rafine tuzların ve MSG nin katıldığı yiyecekler
-Abur cuburlar ,pratik ve hızlı tüketime uygun hale getirilmiş besinler
-Mısır şurubundan yapılan glikozlu tüm içecekler ve içecekler
-Fast Food beslenme ve benzeri hızlı yenebilecek şekilde hazırlanan her türlü besinler
-Antibiotikler
-Doğum kontrol hapları
-Çok güçlü ağrı kesiciler
-Kimyasal içerikli ilaçlar
-Kimyasal içerikli katkı ve koruyucu maddeler
-Kimyasal içerikli aromalar, lezzet arttırıcılar, renklendiriciler
-Gıdalarda doğallığı yok eden ve raf ömrünün uzamasını sağlayacak olan tüm etkenler
-Kimyasal kalıntı taşıyan gıdalar
-Kimyasal temizlik ve hjyen ürünleri
-GDO lu tüm ürünler
-Genetiği ile oynandığından dolayı gluten oranı % 35 lere çıkmış buğday ve diğer
tahıl ürünleri ve bunlardan yapılmış tüm fırıncılık ürünleri.
-Sentetik ,yapay olarak oluşturulmuş sahte gıdalar
-Sentetik vitaminler,mineraller ve antioksidanlar
..
..
ÖMÜR BOYU HAYATINIZDA OLACAKLAR
*Sağlığımız için hastalıklara karşı korunmak ve hastalıklardan
kurtulmak için sağlıklı ve doğal gıdalar öneriyoruz.
*Evde ,mutfağımızda yapılmasının olanaklı ve zorunlu olduğunu vurguluyoruz.
.
PROBİOTİK FERMENTE GIDALAR
-Probiotik bakteri içerikli fermente ürünler
.Probiotik ve Kombiotik Yoğurt
.Kefir ve Kımız
.Probiotik Peynir,Tereyağı ,Krema
.Probiotik içerikli diğer süt ürünleri
.Probiotik Ekmek ;ekşi mayalı siyez buğdayından
.Probiotik Tahıl ürünleri
.Probiotik Bakliyat ürünleri
.Probiotik Turşu
.Probiotik Meyve ve Sebzelerin suyu veya püreleri
.Probiotik Boza
.Probiotik Tarhana
.Probiotik Sucuk
.Sirke
.
PREBİOTİK LİF İÇERİKLİ GIDALAR
Probiotikler ile Simbiotik bir kolonize yaşam oluşturan sindirilemeyen dirençli nişastalar olan lif içerikli prebiotikler
.
Prebiotik lif içerikli gıdalar
-Soğan ve Sarımsak
-Pırasa ve Bezelye
-Bakliyatlar ve Sebzeler
-Tüm posalı ve lifli meyveler
.
KOLAJEN İÇEREN KEMİK SUYU
Öncelikle bağırsak dokularını onaran ,vücuttaki tüm dokuların güçlenmesini sağlayan kalojen içeren besinler .
-Kemik suyu
-Kelle paça çorbası
-Sakatatlar
..
DOĞAL GIDA DESTEKLERİMİZ.
DOĞANIN BİZE ARMAĞANLARI.


Tereyağ ve Zeytinyağı tüketilmesi gerekli doğal yağlardır.
.
Kaya tuzları ile deniz tuzlarını zengin mineraller için öneriyoruz.
.
Yüksek mineralli içme sularını tercih etmeliyiz.
.
Doğal temizlik ve hijyen ürünleri ile evimizi ve bedenimizi kimyasallardan arındırmalıyız
.
Vitamin ve Minerallerin en doğal halini ,doğanın bize sunduklarından almayı öneriyoruz.

Doğal floradan,
güneşten,
meyvelerden ,
sebzelerden ,
bakliyat ve tahıllardan ,
etten tüm protein ,mineral ve vitaminleri almak mümkün..
.
Ve ...doğal olan,doğal kalabilen tüm gıdaları öneriyoruz.


18 Temmuz 2017 Salı

CÜZDANLARI ZAYIFLATANLAR...

Probiotiklerin ve "yoğurtlar" arasındaki farkların hem daha derin araştırılması ve çok iyi anlaşılması lazım hem de çok doğru anlatılması lazım.Özellikle de kanaat önderliği yapan bilim insanları tarafından.Kilo verdiren "patentlenmiş" yeni bir şuşun PR çalışmasının ön ayak sesleri mi uzaklardan yaklaşan,ya da algı yönetimi mi,bilemedim???
"YAŞAM PATENTLENEMEZ!"
Yavuz Dizdar Bey NBŞ leri övsün,sistem şişmanlatıp,tip 2 diyabete dayansın.Sonra da probiotiklerle zayıflatacağız adı altında yeni kazanç kaynakları yaratılsın.Dürüstlük ve iyi niyet,insanlık bir yara daha alsın...
Bizi düşünen yok,devlet nerde,niye önlem almıyor out.Bilinçli,sorgulayan,doğru kaynaklardan beslenen,öğrenen in!
Daha yoğurtların arasındaki farkı anlatamamışken...Olmadı Osman hocam...

Sevgiyle kalın,
Yeşim Güriş


Probiyotikler iştahı etkiler mi
Elimizde yeteri kadar kanıt olmasa da mevcut bilimsel araştırmalar bize şunu anlatmaya çalışıyor: Dikkat edin, probiyotikler iştahınızı da etkileyebilirler!
Bu düşünceye ben de katılıyorum, hatta bırakın iştahımızı etkilemeyi bazı durumlarda neleri yiyip yemeyeceğimize bile onların karar verdiklerini düşünüyorum.
Bunu birçok hastamda da bizzat müşahede ettim. Yaşadıkları dayanılmaz dondurma krizlerinin, iflah olmaz turşu aşermelerinin, izahı zor tatlı çılgınlıklarının arka planında bağırsaklarındaki biyolojik denge bozukluğunun, yani probiyotik eksikliğinin yatabileceğini düşünüp onlara probiyotik takviyeleri verdim. Sonunda da mükemmel neticeler aldım.
Bana sorarsanız bazı durumlarda doyup doymama kararımıza bile sadece beynimiz değil, biraz da bu dost probiyotik bakteriler karar veriyor.
Kanserde kara liste
◊ Nitrozamin, aspartam, gıda boyası ve aromatik ekler içeren besinler
◊ Akrilamid içeren yiyecekler (toz kahveler, kızarmış ekmekler, yanmış bisküviler, patatesler)
◊ Alkol tüketimindeki artış
◊ Şeker tüketimindeki patlama (özellikle çakma früktoz)
◊ Yanmış etler (mangal partilerine dikkat)
◊ Füme gıdalar (hindi, balık, et fümeler)
◊ Tarım ilaçları ile kirlenmiş gıdalar
◊ Et ve sütlerdeki büyüme hormonu sorunu
Onu değil bunu ye, peki ama ne kadar
Bazı besinlerin diğerlerinden daha faydalı oldukları doğru. Ama bunlardan faydalanmak istediğimizde o besinden düzenli olarak belli bir miktarı sürekli tüketmemiz gerektiği de bir başka doğru.
Örnek verelim: Sarımsaktaki allisin (allil sülfür) mükemmel bir sağlık koruyucusu. Anti tümör, anti mikrobik yararları yanında tansiyon dengeleyici etkisi de var. Ne var ki sarımsaktan beklediğiniz faydayı görebilmeniz için her gün en az bir diş ezilmiş çiğ sarımsak yemeniz gerekiyor. Bu da sizin çevrenize devamlı sarımsak kokusu yayan biri olmanız anlamına geliyor.
Doğrusu şu olmalı: Herhangi bir besin seçiminde “o mu, bu mu?” sorusunu sormalı, lezzet kadar sağlık faydasını da dikkate almalı. Ama o besinin tüketimine biraz süreklilik de kazandırılmalı.
Biz probiyotikleri probiyetikler de bizi besliyor
Beslenmek lokmaları mideye indirmek kadar basit ve sıradan bir eylem değil. Mideye indikten sonrası hele hele kalınbağırsaklardaki işlemler aşaması apayrı bir konu. Hem çok farklı, hem de çok karmaşık bir süreç.
Probiyotik bakterilerin beslenmemize müdahalesi ise bağırsaklarda değil, besinler daha ağzımızda iken başlıyor. Zira ağzımızda da ciddi miktarda probiyotik bakteri yükü var. Ama yine de besinlerle probiyotikler arasındaki asıl alışveriş bağırsaklarda oluyor.
Özeti şu: Bizi sadece yediklerimiz beslemez. Bağırsağımızdaki dost bakterilerin yani probiyotiklerin de beslenmemizde katkıları var.
Bazı probiyotikler kilo da verdiriyor
Dost bakteriler probiyotiklerin pek çok marifeti var ama bunlardan biri son zamanlarda daha çok dikkati çekiyor, daha fazla ilgi görüyor. Bazı probiyotik bakterilerin kilo kaybını destekleyebilecekleri anlaşılıyor. Bunlardan biri yoğurtta bolca bulunan L. Fermentum.
Bu probiyotik türünün düzenli kazanımının kilo kaybını hızlandırabileceğini gösteren ciddi bulgular var. Kim bilir belki de yoğurdun kilo dengeleyici gücü sadece protein zenginliğinden değil, biraz da probiyotik gücünden kaynaklanıyor.
Bir başka çalışmada ise L. Gasseri isimli probiyotik türünün de kilo vermeyi hızlandırabileceği anlaşılmış. 12 hafta süre ile bu probiyotiği destek olarak kullananlarda göbek yağı yüzde 8.5 oranında azalmış.
Özeti şudur: Tüm probiyotikler kilo kaybına yardımcı olmuyor ama akılcı kullanıldıklarında bazı probiyotikler kilo verme çabalarınızı destekleyebilir, aklınızda olsun.

11 Temmuz 2017 Salı

AKTİF KARBON İLE PROBİOTİK SİYAH DONDURMA



Kaç senedir aktif karbonun faydalarını yabancı dostlarımdan duyar dururum.Hatta üç yıl kadar önce Kapadokya'nın altını üstüne getirmiş,bulamamıştım ısrarla aktif karbon isteyen besin zehirlenmesini kolay atlatmak niyetinde olan biri için.Bizde sadece  zehirlenme durumlarında hastahanelerde kullanılıyordu.Ha bir de son trend evde diş beyazlatma amaçlı yeni yeni kullanılmaya başlandı,tabi eczanede bulabilirsen.İnternette arattığınızda ne yazık ki sadece akvaryum filtresi olarak karşımıza çıkıyordu uzunca bir zamandır. Oysa sağlık için oldukça çok faydası var,eğer size uygun ise neden kullanmayasınız ki?

Nihayet Sayın Dr. Özgür Kabal Beyin sayesinde Facebooktaki "Aktif Karbon"grubunda birçok yeni ve faydalı bilgiye ulaşıyorum.Normalde bir bardak suya bir çorba kaşığı Carbomix ile sabah akşam içerek başlıyorsunuz ve azaltarak Özgür Beyin önerilerine uyarak rahatsızlığınıza göre aktif karbonla tedavi oluyorsunuz.Daha doğrusu aktif karbon,uyguladığınız tedavide engelleri ortadan kaldırabiliyor ve tedavinize destek oluyor,yani kendisi tedavi etmiyor ama tedavinize çok büyük katkı sağlıyor.İyileşip, herşey dengelendiğinde artık aktif karbon kullanmanıza gerek bile kalmıyor.Tansiyon,diyabet,kolestrol üçlüsü ile ömür boyu tehdit edilip, tedavi etmeyen,sorunu ilaç aldığınız sürece baskılayan günümüz tıp anlayışına ne kadar da ters,değil mi?
Aktif karbon Negatif adsorban ve kokusu yada tadı yok.1100 derecelerde yüksek basınç altında yüzey genişletmesi ile elde ediliyor.İçimi bazılarımız için kolay bazılarımız içinse zorlayıcı.Ama tedavi olacaksak bu kadarcık zorluğa değmez mi,elbette değer.

Malum uzunca bir zamandır probiotiklerle farklı tadlar peşindeyim.Hem lezzetli hem şifalı insan daha ne isteyebilir ki?Bir de o kadar hesaplı...
Farklı kültürlerde Aktif karbon tüketme alternatiflerini araştırırken çok ilginç bilgilere ulaştım.Bunları kendimce yorumladıktan sonra ortaya çıkan lezzetlerden ilki probiotik/kombiotik aktif karbonlu siyah dondurma.Biraz zorlama gibi mi duruyor,olsun.Farklı birşeyler,hele de sağlıklı ise uğraşmaya değmez mi?
Tahmin edeceğiniz gibi yapımı çok basit.Önce eczeneden rica ettim depodan Carbomix getirdiler.Evde zaten 7/24 probiotik yoğurtlarımız hep buzdolaplarımızda.Bir porsiyon probiotik yoğurda bir çorba kaşığı Carbomix ekledim,limon kabuğu ve hindistan cevizi rendeledim,dondurdum ve ertesi gün servise hazır.Herkes kendi damak tadına göre geliştirebilir.Meyve ile de yapabilir...Karışık renkler çok hoş duracaktır.Beşiktaşlıların favori dondurması bu yaz siyah beyaz karbomixli olabilir 😹Yıllardır Japonya'da severek tüketilen çörekotlu,mürekkep balığının mürekkebi ile yapılan dondurmaya biz de probiotikli aktif karbonlu siyah dondurmamızı ekleyelim.
Aktif Karbonu su ile rahat  tüketemeyenler veya lezzetli bir değişiklik isteyenler bu sıcak yaz günlerinde duble şifalı bir dondurma ile biraz olsun serinleyebilirlerse ne mutlu bana.Yalnız lütfen aktif karbon sizin için gerekli mi,araştırmadan kullanmayınız...
Afiyet,kas olsun.
Sevgiyle kalın,
Yeşim Güriş.


10 Temmuz 2017 Pazartesi

BU BİR PROBİOTİK YAZISIDIR ÇARIKLA ALAKASI YOKTUR 😸



Değişmek,hele mevcut olandan daha da iyiye evrilerek gelişmek ne faydalı,ne güzel,şefkatle kucaklanası.
Aşağıdaki deri çarık 5.500 yaşındaymış.Lütfen şimdide  kendi ayakkabılarınıza bakın.Nerden nereye....Umarım halinizden memnunsunuzdur.Sonuçta ikisi de ayakkabı değil mi !Siz hangisini tercih edersiniz?
Probiotiklerin hala ne olduğunu anlamayanlar,farkı göremeyenler için bu yazı.
Yoğurt binlerce yıldır var ve geleneksel yöntemlerle tarih sayfalarında kaybolmadan günümüze dek geldi.Şanslıyız.Bir sırdı,tıpkı kefir gibi...Ama artık içindeki bakterileri,mayaları tek tek tanıyor ve isimlendirmenin de ötesinde ayrıştırıp,steril ortamlarda üretebiliyor,dilediğimiz zaman,istediğimiz yerde  tekrar kullanabiliyoruz.Mikrobiyom projesi sayesinde daha da ileri düzeyde bilgilere ulaşıyoruz,ulaşacağız.
Hala ev yoğurdunu probiotik sana,bifido grubunun yarattığı mucizeden bihaber insanlar çoğunlukta.Sonuçta ikisi de aynı,yoğurt değil mi!DEĞİL !!!
Tekerleğin dahi terkedilip,uçan arabaların konuşulduğu bir dönemde dileyen çarıklarını giymeye devam etsin.Geleneksel ev yoğurdunu tabi ki çok severek tüketiyoruz ama evde yaptığımız probiotik yoğurtla kulvarları aynı değil ki kıyaslansın.Mayalama süreleri ve yöntemleri bile farklı ki probiotiklerin şifasını anlatmak ise ayrı bir yazı konusu...


Gelişmek,geleceğe sağlıklı adımlar atmak isteyen beri gelsin.Ev yoğurdu probiotiktir diye olduğu yerde sayan,tekerleğin icat olduğundan dahi habersiz yada kötü niyetle hala probiotik savunucularına saldırıp yıldırabileceklerini sananlar ise çarıklarla yollarına devam etsin.
Bizim hedefimiz de yolumuz da tercihimiz de belli.Keyifli probiotikli yolculuklar!

Sevgiyle kalın.
Yeşim Güriş

3 Temmuz 2017 Pazartesi

EKŞİ KREMA/SOUR CREAM AMA PROBİOTİK!


Uzun zamandır evde yaptığım  probiotik gıdaların çok faydasını gördüğüm için farklı tatların da peşine düştüm dolayısıyla.Probiotik peynir en sevdiğim peynirler arasına girdi bile.Sevgili Aysun'un kızları sayesinde kimbilir daha ne şifalı süt ürünleri yapacağım.
Geçenlerde 2.Beynimiz:Bağırsaklarımız grubumuzda bir üyemiz ekşi krema probiotik yapılabilir mi diye sorunca epeydir evde yapmadığımı farkettim.Tabi çiğ krema siparişimi hemen verdim ve başladım beklemeye,beklerken de araştırmaya.
Öncelikle kremaya limon sıkıp ekşi krema diye yutturan reçeteleri hemen eledim.
İki yöntem vardı.Ya butter milk/yayık altı ile yapacaktım yada çiğ kremayı pastörize ederek.
Fermente turşularda sirke yani asedik asit probiotiklerin çoğalmasını engellediği için limon yani sitrik asit nasıl etkiler sorusuna gelen yanıtlardan sorun olmayacağı varsayımı daha ağır basınca,deneylere başladım.
Önce dört tane steril minik kavanoz hazırladım.Bir yandan dabah serinliğinde sütümü kaynatırken diğer yandan çiğ süt kremamı 70 dereceyi aşmayacak şekilde 30 dakika kadar karıştırdım çelik tencerede metal kaşıkla.

  

Amerika'da kullandığım condensed milk gibi yoğun bir kıvama geldi ve rengi sarımtıraklaştı ama yağ ve süt  birbirinden ayrılmadı.Tam istediğim gibi oldu.Bu aralar sıcaklıklar 40 dereceye yaklaştığı için hızlı soğutma tekniğini kullandım.İlk önce bir bardak kadar sütü yarım limonla kestirdim çalkaladım ve elde ettiğim yayık altı yani butter milk 45 dereceye inene kadar bekledim.

Birinci kavanoza 45 derecedeki erimiş çiğ süt kremasına probiotik toz maya kattım,hani internetten de alabileceğiniz Doğadan Bizim marka.
http://www.dogadanbizim.com/bizim-maya-urunlerimiz/Mayalar
Sakın eczane kapsülleri ile denemeyin çünkü onlar su gibi bir sıvı ile tüketilmek üzere üretilmiş,sütü mayalama özelliği olanlar bizim mayadakiler.
İkinci kavanoza 30 dereceye düşen kremadan koyup,kefir  mayası ve yayık altı ekledim.
Üçüncü kavanoza 45 derecedeki kremanın üçte biri kadar butter milk/yayık altı koyup kombiotik yoğurttan çok az kattım.

Dördüncü kavanoza yine krema,onun üçte biri kadar yayık altı ve probiotik toz maya koyup hepsini mayaladığım yoğurdun yanında 7 saat mayalayıp,birinci ve ikinci kavanozların ağızlarını tülbentle kapatıp mutfak tezgahında 6 saat bekletip kapaklarını sıkıca kapatıp,buzdolabına aldım.
Üçüncü ve dördüncü kavanozları  ise 7 saat mayaladıktan sonra bir saat kapakları kapalı tezgah üstünde bırakıp yine buzdolabında dinlenmeye aldım.Sıcağın da etkisi ile
akışkan oldukları halde gözlemlediğime göre mayaladıktan sonra daha katı hal aldılar.Ertesi sabah buzdolabında oldukça katı halde idiler.
24 saat sonra buzdolabından çıkarttığımda,oda sıcaklığında hemen kremamsı yumuşak hallerini aldı dördü de.İçlerinde en yumuşak olan kefirle yaptığım.Tezgah üzerinde probiotik ve krema ile tülbentle yaptığım ilginçtir ki en son çözünen oldu ama kıvamı çok iyi idi.Koku olarak hepsinde benzer kokular varken tat olarak ben oyumu yine tülbentlilere verdim.
Tabi çiğ kremamda yağ oranı oldukça fazla olduğu için buzdolabında katılaşma oranın da katlanarak arttı.


Bu denemeleri yaparken en dikkat edilmesi gereken şey,başta hijyen dışında yayık altının ve çiğ kremanın doğru derecelerde birleştirilip mayalanması idi.Probiotik ve kombiotik 45 derecede,kefir ise 30.Bu bağlamda kremayı bazen bir kere daha ısıtarak bu sorunu da hallettim.
Ekşi kremanın kullanım alanı çok.Probiotik olduğu için tekrar pişirmeden,çiğ olarak kullanacağım ki probiotik bakteriler ölmesin.
Fırınlanmış patates ile,dip olarak,salatalarda ya da nefis bir etin,balığın yanında tam bir lezzet ve şifa şöleni.Taze meyvelere ayrı bir tat kattığı da kesin.Ama nedense ben hep tuzlu yiyeceklerle seviyorum.Peynirli nachos la ekşi krema kardeşliği her zaman favorim olmuştur.Bu arada TGI Fridays kapandığından beri istediğim gibi bir nachos bulamamıştım.Taaa ki süper bir işletmecisi olan Happy Moon's restoranı bulana kadar.
http://www.happymoons.com.trGençlerin tabiri ile peynirli ve tavuklu nachosları,kuşkonmazlı tavukları,tüm mönü yıkılıyor 😹İstanbul'da birçok şubeleri var.Güleryüzlü ve çok iyi eğitimli personeli,hesaplı oluşu ve her şubesinin farklı iç dizaynı artıları.Eksisi ise alınan lezzetli kaloriler,ama değer.
Bir ekşi kremadan nerelere geldik!

Afiyet kas olsun.
Sevgiyle kalın.
Yeşim Güriş

PEMBELER SICAKLARDAN KIZARMAYA BAŞLADILAR BİLE


Daha Temmuz başındayız ve sıcaklar normallerin çok üstünde seyrediyor.Balkonumda 42 dereceyi gördüm evvelsi gün.İki kedimle klimanın şımartan serinliğine sığınmışken,balkondaki pembe domatesler başta olmak üzere tüm bitkilerim için ne yapacağımı şaşırdım.İyi ki malç yapmıştım,bir nebze olsun nefes alabildiler.
Yasemin çiçeklerini erken döktü,mini budama ile bir aya tekrar açar cimcimem.Çarkıfelek nedense çoşkusunu yitirdi.Mayıstaki performansını özletir oldu.Fasulye meraklısı büyük kedim ektiğim  4 fasulyenin 2 adetini daha filizlenmeden kaşla göz arasında yok etmiş,bir fideyi de  4 yaprak olduğunda halletti.Tek bir fidemi gözüm gibi koruyorum.Sabah balkonda hamak keyfi yerini bizim meraklı bahçıvanı gözleme seansına bıraktı.Tabi minik çırağı da ilgiyle ablasını izliyor ama Allahtan onun uzmanlık alanı daha çok sinekler 😹(Yazmadan geçemeyeceğim.Eğer evlerimizde bir canın sorumluluğunu aldı isek,onların can sağlığı için de tüm önlemleri almalıyız.Kilitlenen uyduruk plastikten değil metal telden özel yapılmış sağlam sineklik ve balkonlara muhakkak bir koruma teli.Ben kendim yaptım balkonuma ve çok ta ucuza mal ettim.Toplam 100 tl yi bile bulmadı ki yaklaşık 30 m2 bir yer kapladım,istenirse neler başarılmaz.)

Bu sene gece gündüz arasındaki fark 11 dereceleri iyi tutturdu ve geçen seneye oranla çiçeklerde meyveye dönme oranı çok daha fazla.Malçın da etkisiyle başımın minik dev belaları beyaz sinekler
henüz teşrif etmediler!Sabahın köründe elektrik süpürgesi ile safariyi hiç özlemedim doğrusu.
Yumurta kabukları yine saksılarda,solucan gübresi çok fark ettirdi,sadece malç veya mevsime bağlamamak lazım bu seneki verim farkını.Keşke daha önce öğrenseydim solucan gübresini...Sanırım kalsiyum ve demir oranları da iyi ki benim torunlarımın torunlarının torunları bu sene çok keyifliler,tabi ben de.Atalık tohumlar,evladiyeliklerimiz.Canımız onlar bizim.Sevgili Hafize Baliç,PDA ya bu güzel pembe domates tohumlarını sağlayan büyüğümüz öleli çok oldu ama onun mirası tohumlar Türkiye'nin her yerinde yaşamaya devam ediyor.Kah bir balkonda el bebek gül bebek,kah bir yazlıkta,kah bir tarlada,her yerde,her şehirde.

İstanbul'da kesilmedik ağaç,yolmadık ot bırakmadılar.Sonra da aman esmiyor bu ne sıcak...Lütfen
nerde yaşıyor olursanız olun etrafınızı yeşillendirin.Balkonunuzda yeşeren her can sizin canınıza da can katacaktır.Rüzgarda yapraklar dökülüyor balkonum kirleniyor bahane olamaz.Nasıl her sabah saçınızı tarayıp,dişinizi fırçalıyorsanız,iki dakikanızı almaz balkonunuzu tertemiz tutmak.
Taşlara bile değil,gri kara betonlara bakar olduk.Yıkılan yapılan binaların gürültüsü,pisliği..

Resimlere bir bakın ve siz karar verin etrafınızda ne istediğinize...




Huzuru bulmak ta,kaybedip sadece şikayet etmek ve zamanla mutsuzluk bağımlısı olmak ta bizim elimizde.Alın bir elinize güzel bir kitap,yanı başınıza da de ev yapımı buz gibi probiotik bir ayran,bir kulaklık,sevdiğiniz müzik,çekin içinize domates yapraklarının güçlü kokusunu,bakın bir etrafınıza,onca emeğinize,içiniz nasıl da huzur bulacaktır.O bitkileri yaşatmak için verdiğiniz emek size kat be kat yaşam enerjisi,huzur ve dayanma gücü olarak geri gelecktir.
Atalık tohumlarımızı,yeşili,canlıları koruyalım.Lütfen.
Sevgiyle kalın.
Yeşim Güriş



27 Haziran 2017 Salı

PROBİOTİK PEYNİR YAPTIK SUYU ARTTI YAŞASIN !


Başımızı soktuğunuz  güzel bir evimiz var AMA daha büyük ve daha iyi bir semtte mi taşınsak?
Arabam sorunsuz,çok ta severek almıştım AMA şu son çıkan modeli mi alsam?
Sıkıldım bu renkten DAHA iyisi hangisi acaba?
Örnekler sonsuz,iş  tüketmeye gelince kafamızda hep AMALAR  ve DAHALAR...Hep kıyaslamalar...
Peki konu kendi sağlığımız olunca da daha iyisini aramamız gerekmez mi?
Peynir tüketilmeyen kaç ev vardır ülkemizde?Yıllardır Ezinesi, Trakyası,Karsı,Bergaması,Erzurumu,Urfası...Nasıl güzel bir hazinemiz var.
Henüz küçük bir grup  ta olsak bizler peynirleri kıyasladık,araştırdık ve şimdi peyniri bir tık DAHA  yukarı taşıdık.Evde nefis PRPBİOTİK BEYAZ PEYNİRLER yapıyoruz.
http://www.dogadanbizim.com/bizim-probiotik-peynir-mayasi
Probiotik peynir yapmak harika bir deneyim,sağlığımıza kattıkları ise eşsiz.
10 litre sütten yaklaşık 1 lt peynir çıkarken 9 litre  whey yani şifa dolu lezzetli tatlı  peyniraltı suyu çıkıyor.(Eğer mayalama değilde sirke veya süt gibi asit kullanırsanız da ekşi peyniraltı suyunuz oluyor.)
Miktar gözünüzü korkutmasın.Bir damlasını bile heba etmiyeceksiniz.Vücut çalışanlar,sporcular tonlarca para veriyor toz haline,sizin elinizde taptaze,katkısız bir aminoasit deposu var.Bakalım neler yapabiliriz bir damlasını bile kaybeymemek için.
Öncelikle tazeyken tüketmeyi tercih edebilirsiniz.İçimi harika,lıkır lıkır.Çok tatlı geliyorsa biraz kaya tuzu ekleyin elektrolit dengeniz bayram etsin.Yada taze meyve sularına,ayranlara,smoothie yani meyveli yoğurtlu soğuk içeceklerinize ya sıvı olarak yada buz formunda katabilirsiniz.En mız mız çocuk bile meyveli buz çubuğunda hapur hupur yiyecektir peyniraltı suyunu😹



En az 10 gün buzdolabında koruyabilirsiniz.Ben 1 lt lik cam şişelerde saklıyorum.Her seferinde yeni şişe kullanarak patojenlere karşı bir önlem alıyorum kendimce. 😸Aysuncuğumun cam şişeleri yine işe yarıyor anlayacağınız.
Baklagilleri,tahılları,tohum ve kuruyemişleri  fermente edebilirsiniz peyniraltı suyu ile.Glisemik indeksini düşürdüğünüz bir pirinç veya fitik asidini yok ettiğiniz bir kurufasulye...Rüya gibi.Ferda Hanım çok güzel anlatmış,ellerine sağlık.
http://www.fermentemutfagim.com/2015/12/fermente-baklagiller-ve-tahllar.html
Turşunuza katabilirsiniz.Kıtır kıtır lahana yada çıtırdak bir erik turşusu hem de probiotik.
Etlerinizi farklı baharatlar eşliğinde marine edebilirsiniz.Sütün girdiği her yerde aynı işlevi görür peyniraltı suyu.
Tam vakti soğuk ayran aşı yapabilirsiniz naneli,kompleks karbonhidrat,örneğin önceden fermente edilmiş nohut ile,buğdaydan kaçınıyorsanız. Balkonda nane yetiştirmek ne kolay.Biraz peyniraltı suyu da dökün garibim bayram etsin minnak saksısında.Bahçenizde ,saksılarınızda tüm bitkilerinizde kimyasal zehirli gübre yerine harika bir çözüm.Solucanlarınız varsa kompostunuzda ne şanslılar.
Yoğurt çorbası yada eğer hamur işleri tüketiyorsanız sıvı malzeme yerine kullanarak pişirdiğinizde metabiotik formda şifalanmaya devam edebilirsiniz.Sizin poğaçaların lezzeti ve yumuşaklığı da dillere destan olur peyniraltı suyunuzun.Hele ekşi mayalı siyez ekmekler.Pişirirken fırına bir tas su koydunuz mu daha da yumuşak oluverirler.
Herkes makarna pişirir ama sizin peyniraltı suyu ile çektirerek yaptığınız makarnanıza bir de probiotik peynirinizden eklediniz mi...Yada kombiyotik sarımsaklı yoğurt yani prebiotik takviyeli!
Ölüsü de dirisi de şifa kaynağı probiyotiklerin.
Peyniraltı suyunu da asitle kestirip neden lor yapmıyorsunuz?Nasıl da bereketli evde mutfaklarımızda yüreğimizi de koyarak ürettiğimiz herşey.Ekşi peyniraltı suyunu toprağın asit oranını arttırdığı için özellikle domates ve çilek fidelerinize ayırabilirsiniz.Tatlısı ise toprağın ph ını düzenler yani tüm bitkilere,çimlere.Salatalık,kabak,bezelyelerin yaprağına sıkıldığında mantar ve küfleri yok eder.


Peyniraltı suyunuzun bir kısmının içine dilerseniz kıyılmış yemyeşil bir nane ve/veya kıpkırmızı pul biber yada yaratıcılığınız ölçüsünde minik sumak parçaları,meyveler vs... ekleyerek şenlendirip, şekilli buzluklarda dondurabilirsiniz.Bardağınızdaki probiotik ayrana buz yani su katmamak artı bir puan,Kımızınızın üstünde yüzen görsellik etti mi iki puan!Fermente çilek suyunuzun üstünde tatlı tatlı keyif çatan wheyli muz küpüne  de siz puan verin,hele bir de  yeşil mayosu varsa fesleğenden!
Komşularınızla birazını paylaşıp onların da probiotikler konusunda aydınlanıp şifalanmasını sağlayabilirsiniz.
Evde kedi köpek gibi patili bir dostunuz varsa içirebilirsiniz.Benimkiler bayılıyorlar.
Tavuklarınız varsa yumurta verimini arttırabilirsiniz.
Listemiz uzayıp gidiyor,bir pamukla yüzüne sürenler mi istersiniz,kimbilir daha ne yöntemler.

Eğer hala kaldı ise derin dondurucuda da saklayabilirsiniz.

Afiyet kas olsun,aman şeker olmasın.
Sevgiyle kalın.
Yeşim Güriş

22 Haziran 2017 Perşembe

PROBİOTİKLER TATİLDE

Probiotikler de tatilde 😹
Ben nereye probiotiklerim oraya!
Tatil yöresinin köylü pazarından taze çiğ süt alınır,bir güzel probiotiklerle mayalanır.Tüm yaz,
tıpkı kışın alıştığımız gibi,keyif ve sağlıkla geçer.Mutfak olanağınız yok ise artıbiotikler zaten zulada.Kaldığınız otelde,aynı marketlerde yaptığımız gibi,probiotik yoğurt  ayran kefir sorulur,şimdi artık her KALİTELİ  otel bu mayaların peşinde aaa sizde niye yok diyerek çok şaşırılır 😹Belki de kaldığınız tesisin yeme içme müdürü,ahçısı yada genel müdürü merak salar,ılık bir meltem eşliğinde sohbet konusu oluverir bizim Probiotik mayalar.Gdo'suz,steril ve çok ucuza mal edebilmek müşterisine de saygılı işletmeleri her zaman fazlasıyla memnun etmez mi?Yörede sağlıklı probiotik ürünleri sunan ilk tesis olurlar,konudan habersiz bilinçli müşterileri de gerçek probiotiklerin pahalı haplar değil  lezzetli yiyecekler olduğunu anlarlar.Bu sene olmasa da seneye probiotik gıdaları açık büfesine veya mönüsüne koymayanlar ayıplanır.Yazlıktaki sütçüye probiotikler öğretilir bir bardak probiotik ayran yada kefirle ve peyniraltı suyundan yaptığınız poğaça eşliğinde,kimbilir belki kapı kapı anlatır Ayşe hanımlar nasıl da şifa bulmuş neymiş bu probiotikler diye,onun da satışları artar belki probiotik peynire de heves ederler,peyniraltı suyunu duyan koşar.Meyve suları,püreleri fermente edilir.Konu komşu esnaf bilgilendirilir,daha da iyisi birazcık paylaşılır.Probiotikli fermente çilek sorbe yazın favorisi olur,ardından kavun karpuz sorbe ile damaklar şenlenir,yürekler ferahlar,en asık yüzler bile gaz sancısı çekmeyince gülümser,rahatlar.Yazlıktaki komşumuz kışın hiç hastalanmadığımızı öğrenince meraklanır sorar ve belki o da ailecek şifalanır sizin sayenizde.Sizin ufaklıklar sağlıklı güleç koşuşturup oynarken sırrınızı paylaşıverirsiniz huysuz çocuğuna deva arayan bir anne babayla.Cevaplar hep dosyalarda bir yukarda😃İmkan varsa sevilen sağlıklı yemekler yapan yörenizdeki lokanta sahibine kombiotik/probiotik yoğurtlar,kefirler bir tas verilir,tanıtılır.Kimbilir belki şifa bulmalarına vesile olunur,daha da iyisi onlar da şifa dağıtırlar.Keşke üzerinde can dostumuz Doğadan Bizim mayaları tanıtan logolu filan,basit kumaştan bez çantalarımız olsa da internetten sipariş verirken üç beş liraya aldığımız,kolumuza sırtımıza takıp fiyakalı fiyakalı gezebilsek,farkındalığı daha da arttırabilsek diye hayıflanılır.
Aylardır probiotikler ve fermantasyon tekniği sayesinde yüzümüz gülüyor.Sağlığına kavuşup dua edenler durmaksızın artıyor.Bilgiyi paylaşan,sevgi saygı dolu bilinçli bir grup olduk.Haydar Bey başta olmak üzere,Serdar Bey ve tüm ekibe,bu grubu değerli kılan tüm üyelerimize yürekten teşekkür ediyorum.
http://www.dogadanbizim.com/bizim-maya-urunlerimiz/Mayalar
Yukarıda probiotikleri yaygınlaştırma adına biz ne yapabiliriz üzerine naçizane birkaç fikrimi paylaştım.Kimbilir sizlerde ne yaratıcı fikirler vardır.
Ben mayamı çaldım,tutmasını bekliyorum.Biz yurdun dört bir yanına tatile gezmeye giderken, probiotikler evde mi kalsın?Bayram geliyor,onlar da bayram yapmasınlar mı 😃
Sevgiyle kalın.
Yeşim Güriş

16 Haziran 2017 Cuma

TARIMDAN Bİ-HABER!

Tarımdan haber sayfasında bir haber var ki,tarım konusunda karar veren yetkililerin tarımdan eğer tırnak içinde ,kötü niyet yok ise,ne kadar bihaber oldukları bir kez daha haykırıyor!!!
Arsenikli pirince şükreder hale geleceğiz...Atalık tohumlarımızın yok olması için bir hamle daha. GDO'lu tohumlara köle edilme yolunda bir adım daha.Karakılçık ve siyeze elveda.İthal buğday ve diğerleriyle Gluten intoleransı,çölyak ve daha nice insan açgözlülüğü nedeniyle oluşan hastalıklara merhaba.?.



Mutlu olsun diye çocuğunun eline tutuşturduğu mısırın dizi sayısının 21 olduğunun farkında bile olmayan,deli gibi çalışıp zar zor kazandığı para ile satın aldığı gıdaların kanser başta olmak üzere çeşitli hastalıklara neden olduğunu hala algılamayıp,son parasını da tedaviye harcayıp sürünerek öldürülen bir topluma dönüştüğümüzün kaçımız ayrımında?Çiftçimizin yüksek maliyete mahkum edilmiş acınası haline yeni bir öldürücü darbe de bu son karardır.Kimse üretmesin,köyden kente göç daha da hızlansın.Sağlıksız,mutsuz,cahil insan sayısı artsın...8'lik hatta 12'li atalık mısırı sadece hayvan yemi olarak üretir hale düşmemizin sebebi nedir?
Pırlantada 0 vergi,ithal buğdayda 0 vergi...Sanırım pırlanta satın alanların tarım ürünlerini ithal etmelerine hepimiz sağlığımızdan ve yeri doldurulamayacak atalık tohumlarımızdan vazgeçerek fazlasıyla katkıda bulunacağız.
Herşeye bir şehitlik yaftası yapıştırılıyor ya,bu sefer durum afedersiniz tam Niyazilik...
Buyrun okuyunuz efendim ....
Milliyet gazetesinden Duygu Erdoğan'ın haberine göre, Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, CNN Türk canlı yayınında enflasyonun düşürülmesi amacıyla gerektiği takdirde buğday ve diğer tarım ürünlerinin sıfır gümrükle ithal edilebilmesi düzenlemesinin uygulamaya girdiğini söyledi. Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi de yaptığı açıklamada, gıdada Türkiye'de üretimi korumak şartıyla, spekülasyonu engelleyecek şekilde ithalat vergilerindeki yüzde 70-130'dan yüzde 20-30'a düşüşün bugün-yarın gerçekleşeceğini ifade etti.
Bir süre önce artan fiyatları nedeniyle kuru fasulye ve kırmızı biberde gündeme gelen ithalat hamlesi, Türkiye için 'stratejik' ürün olarak gösterilen buğdayda gıda enflasyonunu düşürmek amacıyla yeniden uygulamaya alındı. Buna göre, buğdayda yerli üreticiyi korumak için yüzde 135 olan vergi gerektiğinde ithal edilebilmesi için sıfırlanacak.
'ÜRETİCİ ZORLANIR'
Tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım, konunun bir süredir Gıda Komitesi'nde konuşulduğunu hatırlatarak, dönemsel artışların gümrük vergisinin düşürülmesi yoluyla kontrole alınması üzerinde durulduğunu söyledi. Yıldırım, buğdayda ise üretimin gümrük vergisiyle korunduğuna dikkat çekerek, “O zaman Türkiye kısa süreli fiyatı düşüreyim derken orta ve uzun vadede yerli üretiminden olur. Kısacası bu verginin sıfırlanması, Türkiye'de buğday üretilmemesi demek. Böyle bir durumda da bugün ucuza aldığınız ürüne yarın ithalat bağımlısı olursanız, uygun fiyatlar birden çok yüksek fiyatlar olarak karşımıza çıkar" ifadelerini kullandı. Uygulamanın ayrıca, 'milli tarım' programına uygun olmadığını kaydeden Yıldırım, “Enflasyon artışında nedenlere değil sonuçlara bakıyoruz. Tam da buğday hasadı başlamışken bunların konuşulması sorunlara neden olabilir" dedi.
'SİSTEMİN ÇİFTÇİYİ KORUYACAĞINDAN EMİNİM'
Türkiye'de yılda ortalama 19 milyon ton buğday üretimi var. Tüketim de 19 milyon ton civarında. 4-5 milyon ton civarında da ithalat yapan Türkiye, bu ürünleri un ve makarna yaparak ihraç ediyor. Orta Anadolu Hububat, Bakliyat, Yağlı Tohumlar İhracatçıları Birliği Başkanı Turgay Ünlü, gıda enflasyonunun önemine vurgu yaparak, özellikle aracıların bu sistemde büyük kazançler elde ettiğini dile getirdi.
Ünlü, sanayici ve çiftçinin bu nedenle çok daha az kazandığını belirtirken, “Alınacak karar doğru bir karar. Kararın çok düzgün sistemler üzerine kurularak çiftçilerin özellikle korunduğundan eminim. Sayın Bakanımızla da bu konuyu paylaştığımız için biliyorum. Nihat Zeybekci çiftçiye zarar getirmeyecek uygulamaları detaylı şekilde biliyor" diye konuştu.
Sevgiyle kalın,
Yeşim Güriş

8 Haziran 2017 Perşembe

TRAKYA'YA KURULACAK YENİ TERMİK SANTRALLER


Biri bitmeden diğer bir felaket hortlatılıyor,Zeytinlerimize yapmayı planladıkları soykırımı yazacakken termik santral rezaleti ile yine sinirlerimiz tavan yapıyor malesef.
Vize-Çerkezköy-Silivri...Üç yeni kurban daha...Üç lüzümsuz yeni termik santral.Akciğer kanserinden ölecek olan çevre halkı istemiyor,bakan ise açıklama yapıyor,yeni nesil filtreler süper.Caaanım otlaklar,meralar,ormanlar,akarsular,ağaçlar,tarlalar,hayvanlar istemiyor,bir milletvekili ise korkmayın canım,her yeri beton yapmayacağız diyor sanki konu sadece betonlaşma imiş gibi yüzeysel bir kavrayışla...Konu ile ilgili birçok yazı okuyorum,vicdanlı,sağduyulu insanlar çığlık çığlığa kıymayın yeter diye haykırırken bunlar birinci köprüye de karşı çıkmıştı,ilerlememize engel olan vatan hainleri klişesi hemen sümen altından manşetlere servis ediliyor...

Aşağıda bu termik santrallerin neden kurulmaması gerektiğini çok iyi anlatan bir yazıyı sizlerle paylaşmak istiyorum.Hilmi Dinçer'in kalemine,yüreğine,emeğine sağlık.Soğuk hava çökelmesi de neymiş sayesinde öğrenmiş oluyoruz...
http://www.devrimgazetesi.com.tr/trakyaya-kurulacak-termik-santraller/
Sevgiyle kalın
Yeşim Güriş.



Vize ile Çerkezköy/Silivri arazisinde kömür ile çalıştırılacak termik santral kurulacakmış! Tesisler çok temiz olacakmış! Ortalığı kirletmeyeceklermiş! Havamız daha temiz olacakmış! 20 000 kişiye iş bulunacakmış! 7,8 milyar dolar para kazanılacakmış! 30 yıl sonra da her yanı güllük, gülistanlık olarak bırakıp, gideceklermiş! Sevinmemek elde değil. Epeyce düşünüp, değerlendirdim. . . .
Trakya’nın ürettiği enerji yetmiyormuş! Trakya’daki elektrik enerjisi santralları boşuna doğalgaz yakıyorlar herhalde. Oysa Hamitabat termik santralı Trakya’nın ve İstanbul’un ihtiyacını karşılıyor. Fazlasını da ihraç ediyor.
Kömür ocakları açılınca her yer güllük, gülistanlık olacakmış! Bulgaristan’daki kömür ocaklarının tarım alanlarını nasıl yok ettiklerini bütün dünya görüyor da, biz görmüyoruz.
. . . . . biri kuyuya bir taş atmış. Hadi bakalım dokuz akıllı taşı çıkarmağa uğraşın demiş.
Bir termik santralın emisyonu 6 katlı bir apartmanın karbondioksit ve karbonmonoksit salım değerlerinden daha düşükmüş. Keşan’daki hava kirliliğine bakarsanız, adamcağıza inanabilirsiniz. Ama; kazın ayağı öyle değil tabii. Fakire, fukaraya kaliteli “sadaka kömür” verin, belediyenin de elini kolunu bağlamayın, bakalım Keşan’ın havası nasıl olur? Çan’daki hava kirliliğine ne buyuruyorsunuz? Niçin Limanköy’de hava kirliliği yok? Orada da kış ayları soğuktur. Sobalarda kömür yakılır. Ama rüzgâr dumanı alır götürür. Keşan ve Çan’da soğuyan hava içindeki kirletici gazlarla birlikte çökelir. Vize, Saray, Çerkezköy ile tüm iç Trakya’da da soğuyan hava alçak araziye çökelir. Kırcılık yapmadığınız için bilemezsiniz beyler. Yaz aylarında bile iç Trakya’da çiğ düşer. Hani şu Frenkçe “inversion” dediğiniz, Türkçesi “soğuk hava çökelmesi” olayı. Bu olayı bilmiyorsanız, Trakya’yı ve insanını tanımıyorsanız; “bağa destursuz girmeyin”. Trakya’lılar kibar insanlardır. Bir şey demezler. Gülümserler!
Türkiye’deki termik santrallardan birçok örnek vermek mümkündür. Aşağıda sadece Yatağan termik santralı ile Soma termik santralini örnek olarak dikkatinize sunuyorum.
Yeni nesil termik santrallardaki teknik gelişmeler bacadan çıkan gazları azaltıyor gibi görünse de bu yeterli değildir. Bacadan çıkan karbondioksit iklimi değiştirmektedir. Bacadan çıkan ince tozlardaki ağır metaller insanların ve diğer canlıların sağlığını etkilemektedir. Kömür ocağı ve kül atıkları tarım, otlak ve orman alanlarına dökülmektedir. Kömür ocağı ve kül atıklarından sızan asit maden sularının taşıdığı ağır metaller çevreyi ve içme sularını kirletmektedir.
Yatağan termik santralının baca gazları Bencik Dağı’ndaki kızılçam ormanı kuruttu. Orman alanı yeniden ağaçlandırıldı. Dikilen fidanlar da kurudu. Kurumayanlar ise (servi fidanları) sarardı.Yatağan termik santralından çıkan küller orman ve tarım alanına yığıldı. Kül dağı salkım ağacı ile ağaçlandırıldı. Külün içerdiği radyoaktif elementlerin varlığı ölçülebiliyor. Kül yığınındaki ağır metaller sulama, yağış ve sızıntı suları ile çevreye karışıyor.
Soma termik santrallarının bacalarından çıkan gazlar (co₂, so₂, nox)ile ince toz ve içindeki ağır metaller halkın akciğerlerine gidiyor. Orman ağaçlarını kurutuyor. Meyve ağaçlarını, zeytin ağaçlarını ve sebze bahçelerini etkiliyor. Olumsuz etkileri Kozak’taki fıstık çamlarını bile kurutuyor!.
İç Trakya 8 termik santral kapanı arasında yaşamak zorunda bırakılıyor ve aşağı Trakya’da toplam 37 doğal gaz santralı var. Bunların toplam kurulu gücü 5059,08 mw... Hepsi özel santrallar. Kömür santralını çalıştırınca, özel şirketlerin santralları kapatılamaz. Kömür santralını kuran firma elektriği satıp, parasını kasasına koyacak!.
Hamitabat doğalgaz santralının ürettiği elektriğin yarısını Trakya kullanıyor. Diğer yarısı da istanbul’a veriliyor veya dışa satılıyor. Trakya’da enerji açığı yok. Firmaya “Hamitabat santralı özelleştirildi. Santralını kapat” diyemezsiniz. Doğalgaz kullanımını azaltamayacaksınız. Kömürden elde edilen enerjiyi satıp, 7,8 milyar dolar hesapladığınız parayı kazandıracaksınız. 30 yıl sonra da bize tahrip edilmiş bir doğa ve hasta insanlar bırakıp, gideceksiniz!
Kapalı yerde insanlarımıza zarar vermemek için sigara içmiyoruz. Termik santral kurup, baca gazları ile boğulacağız. Termik santralın çam ibrelerine yaptığı etkiye baktığımızda klorofilli hücrelerini sülfürik asitin yakıp, karartmış olduğunu görüyoruz. Bu insanların solunum yollarına neler yapmaz? İnsanlarımızı aptal yerine mi koyuyorsunuz ?
Başka bir konu: Termik santralın soğutma suyunun nereden alacaksınız? Bu ölçekteki bir termik santralda kuru soğutma yapmak mümkün müdür? Kuru soğutmanın maliyeti nedir? Anlatsanız ya! Bu işi ihale edeceğiniz firmanın ÇED raporunu bir görsek . . .
Bizim yeraltı suyumuzu kullanacaksınız.
Kömürü zenginleştirmek için yıkama suyunu nereden bulacaksınız? Yeraltı suyu kritik derinlik seviyesine indiği için Devlet Su İşleri yeni kuyu açılmasını yasakladı. Kömür yıkama suyunu hangi dereye akıtacaksınız?
Bulgaristan’daki Maritza termik santrallarının kömür yıkama suyu ile Meriç nehrini nasıl kirlettiklerinden haberiniz var mı? Kaldı ki; Yer altı suyunu çekip, kömür yıkarsanız, çiftçimiz tarım alanlarını sulamak için suyu nereden alacak? Ekmek için buğday, yağ için gündöndü, şeker için pancar üretmek, insanımızı beslemek gerekiyor. Biliyor musunuz? Veya duydunuz mu ? ? ? Buna öncelikli kamu yararı derler.
Sonunda başımıza gelecek işler var. Kömür termik santrala verilince halk ne ile ısınacak? Kömür 30 yıl sonra bitince halk ne ile ısınacak? Ama yıkanıp, güzelleşmek için kömür ürünleri de varmış! Termik santral kömürleri kapatınca, biz de kaloriferli daireleri satacağız! 30-40 yıl sonra açık kömür ocağı işletmesinden arda kalan alan ve durumun değerlendirmesine bakarsak, şu sonuçlarla karşılaşabiliriz:
1- Tarlalar gitti.
2- Köylüler göç ettiler.
3- Ekmeklik buğdayımızı, yağ için gündöndümüzü ithal edeceğiz.
4- Isı değeri düşük kömürden enerji üretmek ve birilerine para kazan-dırmak için toprağımızı yok ettik. Köylüyü göç ettirdik.
5- “Üstün kamu yararını” bırakın. Kamu kalmadı ki; yararını konuşalım.
Çerkezköy termik santralı 30 yılda kömürleri yakıp, bitirdikten sonra ne ile ısınacağız? Uyanıklar, paraları alıp gideceksiniz. Bize de üşümek düşecek. Biz Trakyalılar, düşündük ve sonunda ülkemizin yerli, temiz ve ucuz hidroelektrik enerjisinin daha uygun olacağına karar verdik. Neden mi? Açıklayalım: Doğalgaz çevirim santralı olan Hamitabat’ta üretilen elektrik enerjisini interkonnekte sistemden ülkenin öbür ucuna kadar gönderiyorsunuz da, ülkemizde barajlardan üretilen hidroelektriği niçin Trakya’ya gönderemiyorsunuz? Beyler! eğri oturup, doğru konuşalım. Türkiye yapabileceği hidroelektrik üretiminin ancak % 35 kadarını üretebiliyor. Öyleyse: millî enerji programına dönelim. Barajlarımızı yapalım. Sanayimizi ucuz ve temiz enerji ile destekleyelim. Kömür santralı yapmak ve üç kuruş para kazandırmak için Trakya’yı elden çıkarmayalım. Halkımızı toprağından, köyünden göç etmek zorunda bırakmayalım.
“Ben Trakyalıyım” diyen herkes adına, bir Trakyalı Prof. Dr. Doğan KANTARCI
*Hilmi Dinçer tarafından Trakyalı Profesör Doktor Doğan Kantarcı’nın yazısından derlenmiştir.

1 Haziran 2017 Perşembe

KOLOSTRUM/AĞUZ KREP VE DÜRÜM


Sevgili sütçümüz Aysun sayesinde bugün bir şımarıklık yaptım.Azıcık donmuş kolostrumum vardı.Geleneksel pişirme yöntemi ya tencerede çok kısık ateşte saatlerce karıştırarak yada fırında yine benmari usulü pişirip servis etmek.İnternette kopyala yapıştır tarifler dışında birşey de bulamayınca iş başa düştü.Yazıştığımız süt gurubumuzda özellikle çocukların da severek yiyebilmesi için içine meyveler katılarak genelde muhallebimsi yada dondurma şeklinde kolostrum tarifleri oldukça yaratıcıydı.Daha önce fırında pişirdiğimde kolostrumun elastiki yapısından da cesaret alarak krepimsi omletimsi ince bir katman hedefledim.Kolostrum direk tavaya dökülünce yapışkan garip bir hal aldığı için içine  bağlayıcı olarak yumurta koydum,çırptım,tel süzgeçten de geçirmeyi ihmal etmedim.Yarım litre kolostruma 3 yumurta kırdım.Kimyasal bir reaksiyona sebep olmamak için tuz dahi eklemedim.Krep tavasında erittiğim az tereyağ ile denemelere başladım.Çok kızgın tavaya bir kepçe döküp,en büyük gözde, kısıkta pişirdiğimde en iyi sonucu aldım.Krep gibi çok çok ince döktüğümde yapı parçalandı.
Normal krepten bir tık kalın,çok ince omlet gibi pişirdiğimde sanki içinde un varmış gibi alt pişerken,üst kısım da matlaşmaya başladı ve minikçe göz göz oldu.O zaman dikkatlice spatula yardımı ile çevirdim.Havaya atıp çevrilebilecek kadar birbirine kenetlenmedi.Diğer tarafı da pişirince tekrar havada bir takla atabilecek bütünlüğe kavuştu.(Başka bir zaman kuru maya ile akıtma tarzı,geceden mayalayarak ta denemeyi planlıyorum.Daha da elastiki ve daha zor parçalanan bir yapıya sahip olacakmış gibi geliyor.Lezzet açısından daha da hoş bir tat yakalanabilir ki bu haliyle de çok ama çok lezzetli kolostrum)


Evdeki domates reçelini ceviz ve bademle ince kıyıp,rulo haline getirdim.Tatlı olarak seçenek o kadar çok ki.Canınız ne çekerse.Light labne peynire azıcık pudra şekeri ve taze çilek,yada kuru kayısı ve antep fıstığı.Canınız çikolata çekti ama sağlıklı olsun derseniz damak zevkinize göre bir miktar keçiboynuzu unu,dilenirse daha güçlü bir tat için kakao,biraz hindistancevizi yağı,vanilya özütü,biraz kırılmış fındık ve azıcık ta soğuk su ile birleştirdiniz mi harika bir tat elde edersiniz.Çocuklar bayılır ve rafine şekersiz gönül rahatlığı ile yedirebilirsiniz.



Tatlımız hazır ılınırken etli bir dürüm ağuzdan olur mu,neden olmasın dedim.Buğday unu kullanmadığım için( ki dileyen göz kararı katabilir) yulaf kepeği kattım aynı karışıma.Bir kepçe sıvı için bir tatlı kaşığı kadar.O da çok rahat pişti ki una oranla dağılmadan pişirmek için kepek daha zor bir malzeme.Piştikten sonra biraz dinlendirilirse yapısı daha da sağlam oluyor.Soğanla sotelediğim etleri probiotik lahana turşum ve ince doğradığım maydanozla birlikte krepimsinin içine koydum.Az balzamik sirke,biraz eski kaşar rende,hooop yine sardım  ve kopmayan,sanki lavaşta etli dürüm yer gibi,elastiki,sağlıklı bir dürüm elde ettim.Hatta hemen çatalsız bıçaksız elle yiyerek sağlamlığını test ettim 😹
Olurda mızmızlık yapan bir yumurcağa ağuz yedirmek isterseniz,sanırım bu tarifler amacınıza ulaşmanıza yardımcı olacaktır.

Yemek yapmanın en sevdiğim yanı tek sınırın sizin hayal gücümüz olması.Doğaçlama yaparken bodoslama bir duvara da çarpabilirdim ama bu sefer şansım yaver gitti ve sevgili Aysun'un kızçelerinin kolostrumunun tek bir damlasını dahi ziyan etmeden kendime göre lezzet şölenine dönüştürüverdim.
Afiyet kas olsun herkese.

Sevgiyle kalı,
Yeşim Güriş


31 Mayıs 2017 Çarşamba

SOLUCAN GÜBRESİ,BOKASHİ,PROBİOTİKLER



Probiotiklerin insan sağlığına faydasını deneyimleyerek daha da iyi anlamaktayım.Geçtiğimiz günlerde İstanbul Permakültür Kollektifi'nin (İPK) hazırladığı iki seminere katıldım.İlki sayın Haydar Yılmaz Beyin probiotikleri anlattığı,herkesin nefesini tutup dinlediği harika bir seminerdi.
2.Beynimiz:Bağırsaklarımız grubunda aylardır okuduğum,öğrendiğim bir çok bilgiyi hem tekrar etmiş oldum hem de çok yeni bilgiler öğrendim.Kendisine buradan da tekrar teşekkür etmek isterim.

Pembe Domates Ağı ile başlayan organik tarıma olan ilgim,yıllar içinde beni konuyla ilgili daha da derin okuyup araştırmaya itti.Monsanto gibi canavarlar karşısında,ekonomik olarak küçük üreticinin boynunu bükmeyecek olan atalık tohumlar ve solucan gübresi konusu ısrarla tekrar tekrar gündeme getirilmeli.Tohum yasasının ülkemize hizmet etmediği aşikarken yine aynı erkin,solucan gübresini "şu anda" destekliyor olması kafa karıştırıcı.Hiçbir şeyin güvencesi yok tabi,zaman ne gösterecek bilinmez...

İPK çatısı altında katıldığım ikinci seminer ise sayın Prof. Dr. Volkan Dündar beyin sunduğu Solucan gübresi  vermikompost atölyesi idi.Yine nefesimizi tutarak çok değerli bilgiler aldık grupça.
Anladım ki benim bu bokashi  kompostu tekniğini de çok iyi öğrenmem lazım.Fototropik bakteriler hakkında hiçbirşey bilmiyorum.Hocayı dinlerken birden zihni sinir projeleri çakmaya başladı zihnimde.Eğer 20 ye 1 oranındaki karbon azot karışımına bu bakterileri de ekleyebilirsem hem solucan maması hem de gübresi çok daha verimli olabilir.Konu benim için daha çok yeni,araştırmaya başladım kim daha önce neler denemiş diye.Tabi ph seviyesini çok iyi ayarlamam lazım.Kaş yapayım derken göz çıkarmayayım.


Atölyenin sonunda hocamız bize saf kan Eisenia Foetida yani kırmızı Kaliforniya solucanları verdi.Bıcırıkları yaşatmaya çalışacağım ev ortamında.Tabi benim kuyruklu iki kızım izin verirlerse.

Nereye gidiyor bu ülkenin hali,aman battık,sonumuz geldi demek yerine ufak ufak ta olsa birşeyler yapmak lazım.Sonumuz geldi dediğimizde belkide,minicik bir atalık tohum yada önemsiz,hatta iğrenç sayılan üç beş solucan kurtaracak dünyamız üzerindeki yaşamı.

Sevgiyle kalın
Yeşim Güriş

23 Mayıs 2017 Salı

SLOW FOOD LETTER,BIOLOGICAL DIVERSITY

Slow Food ne güzel yazmış...
Sevgiyle kalın,
Yeşim Güriş

Image
International Day For Biological Diversity:
Endangered Foods
During the Irish potato famine of the 1840s, socio-political challenges and a disease known as potato blight obliterated the dietary staple for one-third of the population, resulting in the deaths of about 1 million people. Over a century later, in 1970, Southern corn leaf blight destroyed 25 percent of domestic corn.
 
From 2006-2007, an estimated 45 million pigs were killed or destroyed when Chinese hog farms succumbed to porcine reproductive and respiratory syndrome.
 
And, last year, the outbreak of stem rust that hit wheat crops in southern Italy was the biggest Europe has seen in more than 50 years and may have spread through the largest wheat-producing region in the world. 
Image
More recently, coffee leaf rust—a fungus that has crippled the economies of coffee-growing countries and resulted in states of emergency in Costa Rica, Guatemala, and Honduras—was confirmed last week to have resurfaced in a variety of coffee originally planted across Honduras since the 2012 fungal epidemic because of its resistance to the pathogen.
 
Reliance on a handful of varieties or species increases vulnerability in agriculture, yet according to the Food and Agriculture Organization of the United Nations, three-fourths of the world’s food comes from just 12 plants and five animal species. These changes are a reflection of the loss in agricultural biodiversity—an erosion of diversity in every component that makes food possible—from reduced microbial activity in soils to disruptions in pollinator populations and the increased hybridization and consolidation of the plants and animals we raise for consumption.
 
Globally, we cultivate less than 1 percent of 30,000 edible plant species. Over half of the calories we consume from plants come from wheat, corn, and rice, while 90 percent of the calories we derive from animals come from less than half of the birds and mammals we’ve domesticated for food. 
Image
This reduction is most evident in monoculture fields of wheat, rice, corn, soybeans, and palm oil—crops that researchers who analyzed 50 years of data on what 98 percent of the world eats have coined the “global standard diet”. 
But it also shows up on store shelves. We may see an exotic fruit or vegetable in the produce aisle, but dietary staples are increasingly uniform, part of the global trend toward sameness.
 
For example, 90 percent of the dairy cows behind our milk, cheese, ice cream, and yogurt are from just one breed, the high-yielding Holstein-Friesian
 
What looks like diversity is often just a diversity of flavors, not actual inputs.
 
These shifts are, in large part, the effects of an industrialized agricultural system that prioritizes scale and efficiency. 

These qualities are important and have helped alleviate extreme hunger in certain regions, but mega-plantations of monocrops and uniform animal feeding operations also reduce the capacity of plants, animals, and other organisms to respond to environmental changes. (One pest or disease can wipe out everything—a scenario likely to be exacerbated due to climate change.) And, as history has shown time and again, the system offers no guarantee of food security.
 
Although agribusinesses and aligned supporters highlight the industrialized model—and the cheap food it generates—as the only way to feed our growing population, the research is more nuanced. Worldwide, we produce more than enough calories to feed everyone on the planet today, as well as the population of 9.6 billion we anticipate by 2050. For those who are hungry, the challenge is not only availability, it’s access: food, and the resources required to buy food, aren’t efficiently or equally distributed. This is why farmers, migrant workers, and restaurant employees are—paradoxically—among the hungriest people in the world. 

The greatest hedge against food insecurity is not simply growing and raising more food, but building greater diversity and resilience in what we cultivate. 

Image
This includes expanding beyond a standard diet where crops are bred for yield and environmental response (such as drought-tolerance or pest-resistance) to the reasons we actually favor one food over another—because of how they make us feel and how they taste. 
 
An analysis of the diets of more than 93,000 children from 21 countries across Africa by the Center for International Forestry Research shows that young people who live in areas with greater tree cover, and access to greater biodiversity, have more nutritious diets, even when household incomes are low.
 
Flavor does not hold comparable physiological merit, but we know deliciousness matters.
 
Food is history, memory, and identity. It feeds many hungers. Diversity, on every level, increases our capacity to respond to challenges.

No country in the world is self-sustaining in regards to the genetic resources needed to improve crops and breeds and feed the world. On this International Day for Biological Diversity, we have the opportunity to celebrate not only what we have, but who we are. We are interdependent; we nourish each other.

 Simran Sethi
Simran Sethi is the author of Bread, Wine, Chocolate: The Slow Loss of Foods We Love (HarperOne, 2015) highlighting the loss of agricultural biodiversity through stories of bread, wine, coffee, chocolate, and beer recently translated into Italian by Slow Food Editore. She is a fellow at the Institute for Food and Development Policy and the creator of the chocolate podcast, The Slow Melt. She will be speaking about how we can save biodiversity in foods by savoring them at Slow Food Nations in Denver, USA in July.