Harika bir sabah,pırıl pırıl bir güneş.Hava sıcaklığı 5 derecelerde,insanı canlandırıyor...Ve daha yüzümü yıkamadan salona koşmamın ödülü,SABIRIN VE SEVGİNİN ÖDÜLÜ!Minicik bir sürgün!O günlerdir merakla beklediğim ilk bıcır da minik başını iki senelik derin uykudan kaldırmayı başardı.Aferin ufaklık...Sıra diğer 9 kardeşinde.Pembe anamız yine bizlerle...Geçen sene tam da bugünlerde aramızdan ayrılmıştı canım Hafize Baliç ve ben o zaman şu satırları paylaşmıştım,bize onca tohumu ve bilgiyi şefkatle aşılıyan bu bilge Anadolu kadınının sevenleri ile,
Sevgili Baliç ailesinin ve tüm PDA'nın başı sağolsun.
İnsanlar adları anılmadığı zaman gerçekten ölürlermiş.
Hafize Anamız,her pembe tohumu meyveye dönüştüğünde Pembe Anamız olarak sonsuza dek sevgiyle var olacak...
Saygılarımla,
Yeşim Güriş MART 17,2008
İnsanlar adları anılmadığı zaman gerçekten ölürlermiş.
Hafize Anamız,her pembe tohumu meyveye dönüştüğünde Pembe Anamız olarak sonsuza dek sevgiyle var olacak...
Saygılarımla,
Yeşim Güriş MART 17,2008
İki sene önce Pembe anamızın bana teslim ettiği tohumlar,vefatından tam bir yıl,üç gün sonra tekrar bizimle...Baharın ılık sihirli dokunuşları ile herşeyi birer birer ve tekrar tekrar binlerce yıldır uyandırışına biz de beraber şahit olacağız,ister madde,ister enerji boyutunda olalım.Hep birlikteyiz ve BİRİZ!
Pagan Germen kültürde 21 mart günü güneş tanrısı yeraltından çıkıp karısı tanrıça Ostrata ile buluşurmuş ve yeni yıl o gün başlarmış.İşte binlerce yıllık şarkısı:
Yılın tekerleği döner, günü tüne (geceye) eşitlerken
Ostara, bahara hükmeder,
Güneşin çocuğunu büyütür.
Tanrıça yeryüzünü kutsar, toprağın yaşam-enerjisini yenilerken.
Baharda gömün tohumu toprağa,
Güneşin çocuğu kapıda.
Hunların ünlü destanında Oğuz kışın açtır ve donmak üzereyken bir kurt yavrusuna rastlar ve kurt yavrusu ona şöyle der: ‘Ey, Oğuz oğlu, ilerdeki yol ayrımında seni bir sürü koyun, kucak dolusu başak, bir kirman, bir de el değirmeni bekliyor. Onları evine götür. Koyunu kesip etini yersin, yününden iplik , kendine elbise yaparsın, derisini giyersin. Buğday tanelerini de el değirmeniyle öğütüp, unundan ekmek yaparsın. Böylece baharı karşılamış olursun. Yalnız sana verdiğim emanetlere dikkat etmelisin. Başakları ve koyunu arttırmalısın. Kuzuları şefkatle büyütmeli, buğday tanelerini yere serpip, onu alnının teriyle sulamalısın. Söylediklerimi yapmazsan, yaşamın çok zor olur.’ Oğuz oğlu yol ayrımına gelir. Ve kurt yavrusunun saydıklarını bulur. Onları alır, mağarasına getirir. Kışı güzelce geçirdikten sonra ilkbaharla birlikte sürüyü dağa yayar. Buğday tanelerini toprağa serper. Gece gündüz sürülere, başaklara gözkulak olur. Böylece, Allah, Oğuz oğluna görünmemiş bir bolluk nasip eder. O günden sonra, Oğuz oğlu yıl boyunca çalışır. Yine destana göre, Oğuzlar yavru kurda rasladığı o güne ‘Nev+ruz=yeni +gün adını verir ve yıl başını o günden hesaplar. Kendisine uğur getiren Nevruz'da bayram etmeği adet haline getirir.
Azerilerin “Yedi sin” sofrası dedikleri bir Nevruz sofraları var. Yedi sin demek yemekte “S” harfiyle başlayan yedi nesnenin bulunması şarttır demek. Sağlık simgesi olarak bilinen sarımsak, lezzet simgesi olan sirke, insanlara ümit verdiği bilinen sebze, bereket getiren summak,yaşam kaynağı olan su,zenginlik göstergesi sikke,uzun ömür anlamına gelen saat, Sofrada bu yedi sin ve semen(buğday filizi) var.Nevruz’dan birkaç gün önce bir avuç buğday bir tabağa konuyor, bayram gününe kadar her gün ılık suyla sulandırılarak sıcak yerde bırakılıyor. Böylece bayram gününe kadar buğday semeni yeşermiş olur.Bahar çiçekleri, güneş ışığını temsilen bir kaç mum ve yumurtalarla birlikte masanın ortasına semen konuluyor. Nevruzla birlikte yüzünü gösteren güneş, yaza doğru tüm görkemiyle parlayacaktır. Germen kavimlerinde ise güneşin yani çocuğunun büyümesi olarak görülüyor. Baharda zayıf çelimsiz güneş,yazın güçlü bir kral olarak geri dönecektir.
Hristiyanlıkta paskalya yumurtalarla kutlanır.
Germenlerin Ostrata'sı,Roma'da Venüs,Yunan'da Afrodit,Mısır'da Hathor,Astarte,İştar,(İştar:Kuzey Zazaca'da Astare,Güney Zazaca'da ise İştar'dır ve Türkçe karşılığı Yıldız demektir.
İştar, Akad mitolojisindeki bir tanrıça. Sümer mitolojisindeki İnanna'dan türemiştir; İştar'a İnanna'nın Akad mitolojisindeki hali denilebilir. Kökeni kuzeybatı Semitik tanrıça Astarte'ye dayanır. İştar'ın Astarte, Anunit ve Atarsamain olarak da anıldığı olmuştur.
İnanna Utu/Shamash'ın ikiz kız kardeşi, Nanna/Sin'in kızıdır. Enlil'in dünyasında ilk doğan odur. Verilen ilk isimler Sümerce iken ikinciler Akadlar tarafından bu tanrılara verilen isimlerdir.
Tanrıça İştar Venüs gezegenini temsil eder.
İştar'ın batı dillerindeki kullanılan karşılığı, 'yıldız' anlamında 'star' (İngilizce), 'Stern' (Almanca)'dır. Eski dönemlerde batıda, haftanın her bir günü, birine ayrılarak Güneş, Ay ve beş yıldıza (bazıları aslında gezegen) tapınılıyordu. 'Saturday' olarak kullanımdaki İngilizce sözcük, Satürn gezegenine adanmıştı.)
İştar, Akad mitolojisindeki bir tanrıça. Sümer mitolojisindeki İnanna'dan türemiştir; İştar'a İnanna'nın Akad mitolojisindeki hali denilebilir. Kökeni kuzeybatı Semitik tanrıça Astarte'ye dayanır. İştar'ın Astarte, Anunit ve Atarsamain olarak da anıldığı olmuştur.
İnanna Utu/Shamash'ın ikiz kız kardeşi, Nanna/Sin'in kızıdır. Enlil'in dünyasında ilk doğan odur. Verilen ilk isimler Sümerce iken ikinciler Akadlar tarafından bu tanrılara verilen isimlerdir.
Tanrıça İştar Venüs gezegenini temsil eder.
İştar'ın batı dillerindeki kullanılan karşılığı, 'yıldız' anlamında 'star' (İngilizce), 'Stern' (Almanca)'dır. Eski dönemlerde batıda, haftanın her bir günü, birine ayrılarak Güneş, Ay ve beş yıldıza (bazıları aslında gezegen) tapınılıyordu. 'Saturday' olarak kullanımdaki İngilizce sözcük, Satürn gezegenine adanmıştı.)
Öz be öz Anadolulu anatanrıça KUBABA...Neolotik dönemden beri İNSANOĞLU, aynı güneşin altında,farklı coğrafyalarda, binlerce yıldır buğday eker,yumurta yer,depremden korkar ve hep kendi hikayesini tek ve özgün sanıp,ötekinden korkar...Diğerlerinden bihaber yiter gider ama güneş hep doğar...
Bu cumartesi dolunay var.Pembe tohumların toprakla buluşması lazım.Onların savaşı sadece VAROLMAK.Ya insanoğlu !Ne zaman minicik bir tohum kadar akıllanacak?Yok etmek yerine ne zaman varetmeyi başaracak?
PDA'nın minicik bir tohumu olarak,birlikte güzellikler üreten bir bahçemiz olduğu için,BİRLİKTE ve BİR olduğumuz için huzur doluyum.
Bu cumartesi,gün ve gece EŞİT olacak,dünyanın o hissedemediğimiz titreşimi bile bir süre için durulacak.Etrafta minik bir çocuk varsa alın elinize bir yumurta.Düz bir satıhta mesela bir masa,yüzeyi kaygansa kağıt bir peçete serin önce,iki parmağınızla dikkatlice yumurtayı dik olarak tutun ve yavaşça parmaklarınızı çekin.Yumurta dimdik günlerce duruyor!(ben 15 dakika denedim anca oldu,teyzemse ilk denemesinde başardı ve 6 gün boyunca yumurta dikili kaldı!)
Ben bunu dört sene önce Arizonalı birinden öğrendim.Kapadokyalı dostlarla rımla,heyecanla,bu benim için farklı ve yeni bilgiyi paylaştığım da,bana zaten kendilerini bildik bileli her bahar ve güz dönümünde zaten bunu yaptıklarını,biraz da kendi kültürüme dair cahilliğimden utanarak öğrendim!
Minicik bir çocuğun şaşkın,sorgulayan gülümsemesi her daim,güneş gibi,içimizi tüm haşmetiyle ısıtsın,sarıp sarmalasın,kucaklasın ...
Sevgiyle kalın,
Yeşim Güriş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder