8 Haziran 2017 Perşembe

TRAKYA'YA KURULACAK YENİ TERMİK SANTRALLER


Biri bitmeden diğer bir felaket hortlatılıyor,Zeytinlerimize yapmayı planladıkları soykırımı yazacakken termik santral rezaleti ile yine sinirlerimiz tavan yapıyor malesef.
Vize-Çerkezköy-Silivri...Üç yeni kurban daha...Üç lüzümsuz yeni termik santral.Akciğer kanserinden ölecek olan çevre halkı istemiyor,bakan ise açıklama yapıyor,yeni nesil filtreler süper.Caaanım otlaklar,meralar,ormanlar,akarsular,ağaçlar,tarlalar,hayvanlar istemiyor,bir milletvekili ise korkmayın canım,her yeri beton yapmayacağız diyor sanki konu sadece betonlaşma imiş gibi yüzeysel bir kavrayışla...Konu ile ilgili birçok yazı okuyorum,vicdanlı,sağduyulu insanlar çığlık çığlığa kıymayın yeter diye haykırırken bunlar birinci köprüye de karşı çıkmıştı,ilerlememize engel olan vatan hainleri klişesi hemen sümen altından manşetlere servis ediliyor...

Aşağıda bu termik santrallerin neden kurulmaması gerektiğini çok iyi anlatan bir yazıyı sizlerle paylaşmak istiyorum.Hilmi Dinçer'in kalemine,yüreğine,emeğine sağlık.Soğuk hava çökelmesi de neymiş sayesinde öğrenmiş oluyoruz...
http://www.devrimgazetesi.com.tr/trakyaya-kurulacak-termik-santraller/
Sevgiyle kalın
Yeşim Güriş.



Vize ile Çerkezköy/Silivri arazisinde kömür ile çalıştırılacak termik santral kurulacakmış! Tesisler çok temiz olacakmış! Ortalığı kirletmeyeceklermiş! Havamız daha temiz olacakmış! 20 000 kişiye iş bulunacakmış! 7,8 milyar dolar para kazanılacakmış! 30 yıl sonra da her yanı güllük, gülistanlık olarak bırakıp, gideceklermiş! Sevinmemek elde değil. Epeyce düşünüp, değerlendirdim. . . .
Trakya’nın ürettiği enerji yetmiyormuş! Trakya’daki elektrik enerjisi santralları boşuna doğalgaz yakıyorlar herhalde. Oysa Hamitabat termik santralı Trakya’nın ve İstanbul’un ihtiyacını karşılıyor. Fazlasını da ihraç ediyor.
Kömür ocakları açılınca her yer güllük, gülistanlık olacakmış! Bulgaristan’daki kömür ocaklarının tarım alanlarını nasıl yok ettiklerini bütün dünya görüyor da, biz görmüyoruz.
. . . . . biri kuyuya bir taş atmış. Hadi bakalım dokuz akıllı taşı çıkarmağa uğraşın demiş.
Bir termik santralın emisyonu 6 katlı bir apartmanın karbondioksit ve karbonmonoksit salım değerlerinden daha düşükmüş. Keşan’daki hava kirliliğine bakarsanız, adamcağıza inanabilirsiniz. Ama; kazın ayağı öyle değil tabii. Fakire, fukaraya kaliteli “sadaka kömür” verin, belediyenin de elini kolunu bağlamayın, bakalım Keşan’ın havası nasıl olur? Çan’daki hava kirliliğine ne buyuruyorsunuz? Niçin Limanköy’de hava kirliliği yok? Orada da kış ayları soğuktur. Sobalarda kömür yakılır. Ama rüzgâr dumanı alır götürür. Keşan ve Çan’da soğuyan hava içindeki kirletici gazlarla birlikte çökelir. Vize, Saray, Çerkezköy ile tüm iç Trakya’da da soğuyan hava alçak araziye çökelir. Kırcılık yapmadığınız için bilemezsiniz beyler. Yaz aylarında bile iç Trakya’da çiğ düşer. Hani şu Frenkçe “inversion” dediğiniz, Türkçesi “soğuk hava çökelmesi” olayı. Bu olayı bilmiyorsanız, Trakya’yı ve insanını tanımıyorsanız; “bağa destursuz girmeyin”. Trakya’lılar kibar insanlardır. Bir şey demezler. Gülümserler!
Türkiye’deki termik santrallardan birçok örnek vermek mümkündür. Aşağıda sadece Yatağan termik santralı ile Soma termik santralini örnek olarak dikkatinize sunuyorum.
Yeni nesil termik santrallardaki teknik gelişmeler bacadan çıkan gazları azaltıyor gibi görünse de bu yeterli değildir. Bacadan çıkan karbondioksit iklimi değiştirmektedir. Bacadan çıkan ince tozlardaki ağır metaller insanların ve diğer canlıların sağlığını etkilemektedir. Kömür ocağı ve kül atıkları tarım, otlak ve orman alanlarına dökülmektedir. Kömür ocağı ve kül atıklarından sızan asit maden sularının taşıdığı ağır metaller çevreyi ve içme sularını kirletmektedir.
Yatağan termik santralının baca gazları Bencik Dağı’ndaki kızılçam ormanı kuruttu. Orman alanı yeniden ağaçlandırıldı. Dikilen fidanlar da kurudu. Kurumayanlar ise (servi fidanları) sarardı.Yatağan termik santralından çıkan küller orman ve tarım alanına yığıldı. Kül dağı salkım ağacı ile ağaçlandırıldı. Külün içerdiği radyoaktif elementlerin varlığı ölçülebiliyor. Kül yığınındaki ağır metaller sulama, yağış ve sızıntı suları ile çevreye karışıyor.
Soma termik santrallarının bacalarından çıkan gazlar (co₂, so₂, nox)ile ince toz ve içindeki ağır metaller halkın akciğerlerine gidiyor. Orman ağaçlarını kurutuyor. Meyve ağaçlarını, zeytin ağaçlarını ve sebze bahçelerini etkiliyor. Olumsuz etkileri Kozak’taki fıstık çamlarını bile kurutuyor!.
İç Trakya 8 termik santral kapanı arasında yaşamak zorunda bırakılıyor ve aşağı Trakya’da toplam 37 doğal gaz santralı var. Bunların toplam kurulu gücü 5059,08 mw... Hepsi özel santrallar. Kömür santralını çalıştırınca, özel şirketlerin santralları kapatılamaz. Kömür santralını kuran firma elektriği satıp, parasını kasasına koyacak!.
Hamitabat doğalgaz santralının ürettiği elektriğin yarısını Trakya kullanıyor. Diğer yarısı da istanbul’a veriliyor veya dışa satılıyor. Trakya’da enerji açığı yok. Firmaya “Hamitabat santralı özelleştirildi. Santralını kapat” diyemezsiniz. Doğalgaz kullanımını azaltamayacaksınız. Kömürden elde edilen enerjiyi satıp, 7,8 milyar dolar hesapladığınız parayı kazandıracaksınız. 30 yıl sonra da bize tahrip edilmiş bir doğa ve hasta insanlar bırakıp, gideceksiniz!
Kapalı yerde insanlarımıza zarar vermemek için sigara içmiyoruz. Termik santral kurup, baca gazları ile boğulacağız. Termik santralın çam ibrelerine yaptığı etkiye baktığımızda klorofilli hücrelerini sülfürik asitin yakıp, karartmış olduğunu görüyoruz. Bu insanların solunum yollarına neler yapmaz? İnsanlarımızı aptal yerine mi koyuyorsunuz ?
Başka bir konu: Termik santralın soğutma suyunun nereden alacaksınız? Bu ölçekteki bir termik santralda kuru soğutma yapmak mümkün müdür? Kuru soğutmanın maliyeti nedir? Anlatsanız ya! Bu işi ihale edeceğiniz firmanın ÇED raporunu bir görsek . . .
Bizim yeraltı suyumuzu kullanacaksınız.
Kömürü zenginleştirmek için yıkama suyunu nereden bulacaksınız? Yeraltı suyu kritik derinlik seviyesine indiği için Devlet Su İşleri yeni kuyu açılmasını yasakladı. Kömür yıkama suyunu hangi dereye akıtacaksınız?
Bulgaristan’daki Maritza termik santrallarının kömür yıkama suyu ile Meriç nehrini nasıl kirlettiklerinden haberiniz var mı? Kaldı ki; Yer altı suyunu çekip, kömür yıkarsanız, çiftçimiz tarım alanlarını sulamak için suyu nereden alacak? Ekmek için buğday, yağ için gündöndü, şeker için pancar üretmek, insanımızı beslemek gerekiyor. Biliyor musunuz? Veya duydunuz mu ? ? ? Buna öncelikli kamu yararı derler.
Sonunda başımıza gelecek işler var. Kömür termik santrala verilince halk ne ile ısınacak? Kömür 30 yıl sonra bitince halk ne ile ısınacak? Ama yıkanıp, güzelleşmek için kömür ürünleri de varmış! Termik santral kömürleri kapatınca, biz de kaloriferli daireleri satacağız! 30-40 yıl sonra açık kömür ocağı işletmesinden arda kalan alan ve durumun değerlendirmesine bakarsak, şu sonuçlarla karşılaşabiliriz:
1- Tarlalar gitti.
2- Köylüler göç ettiler.
3- Ekmeklik buğdayımızı, yağ için gündöndümüzü ithal edeceğiz.
4- Isı değeri düşük kömürden enerji üretmek ve birilerine para kazan-dırmak için toprağımızı yok ettik. Köylüyü göç ettirdik.
5- “Üstün kamu yararını” bırakın. Kamu kalmadı ki; yararını konuşalım.
Çerkezköy termik santralı 30 yılda kömürleri yakıp, bitirdikten sonra ne ile ısınacağız? Uyanıklar, paraları alıp gideceksiniz. Bize de üşümek düşecek. Biz Trakyalılar, düşündük ve sonunda ülkemizin yerli, temiz ve ucuz hidroelektrik enerjisinin daha uygun olacağına karar verdik. Neden mi? Açıklayalım: Doğalgaz çevirim santralı olan Hamitabat’ta üretilen elektrik enerjisini interkonnekte sistemden ülkenin öbür ucuna kadar gönderiyorsunuz da, ülkemizde barajlardan üretilen hidroelektriği niçin Trakya’ya gönderemiyorsunuz? Beyler! eğri oturup, doğru konuşalım. Türkiye yapabileceği hidroelektrik üretiminin ancak % 35 kadarını üretebiliyor. Öyleyse: millî enerji programına dönelim. Barajlarımızı yapalım. Sanayimizi ucuz ve temiz enerji ile destekleyelim. Kömür santralı yapmak ve üç kuruş para kazandırmak için Trakya’yı elden çıkarmayalım. Halkımızı toprağından, köyünden göç etmek zorunda bırakmayalım.
“Ben Trakyalıyım” diyen herkes adına, bir Trakyalı Prof. Dr. Doğan KANTARCI
*Hilmi Dinçer tarafından Trakyalı Profesör Doktor Doğan Kantarcı’nın yazısından derlenmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder