9 Nisan 2017 Pazar
8 YIL ÖNCE PDA
Bir pazar sabahı yayınlanmıştı PDA ile ilgili yazımız.Biraz nostaljiye ne dersiniz.
Sevgiyle kalın.
Yeşim Güriş
AKŞAM | PAZAR | 02 AĞUSTOS 2009, PAZAR
Gökten üç pembe domates düştü 1500 kişi paylaştı
Üç hediye domatesle başlayan bir hikayenin sonunda bugün 1500'ü aşkın kişi balkonlarında ve bahçelerinde pembe domates yetiştiriyor, deneyimlerini blog'larında paylaşıyor. Pembe Domates Ağı size de yakın...
İçi beyazlaşmış, sert, kokusuz ve tatsızlığından 'odun' yiyormuşuz hissi veren laboratuar domateslerinin pazarları ele geçirmesinden beri yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan bir tür var; pembe domates. 2005 yazında bu türle tanışan Avniye ve Mehmet Tansuğ'un girişimleriyle kurulan Pembe Domates Ağı sayesinde bugün 'balkon tarımı'yla pembe domates yetiştiren 1500'ü aşkın kişi bulunuyor. Ağın sözcüsü, turist rehberliği yapan Yeşim Güriş'ten, pembe domates tohumunun Türkiye'deki en önemli kaynağının 50 yıldır Hafize Baliç'in Çerkezköy'deki bahçesi olduğunu öğreniyoruz. Belki duymuşsunuzdur, domatesin hikayesi ilginç. Anavatanı Amerika'dan zaman içinde tüm dünyaya yayılmış ve farklı renklere, biçimlere evrilmiş. Sebze mi meyve mi olduğu tartışılırken vaktiyle mahkeme kararıyla sebzelik statüsüne kavuşmuş. Aslında ABD'li tüccarlar o yıllarda (19. yüzyılın sonları) gümrük yasasının meyveye tanıdığı vergi indiriminden yararlanmak için domatesi meyve statüsüne almak istiyorlarmış ama bu yöndeki tüm bilirkişi raporlarına karşın yargıç, 'meyve olsaydı yemekten sonra yenirdi' diyerek domatesi sebze ilan etmiş. İNCE KABUKLU, NARİN, LEZZETLİ... Pembe domatesin Türkiye'ye balkan göçmenleriyle yayıldığını söylüyor Güriş. Bugün seyrek de olsa Anadolu'nun çeşitli yerlerinde yetiştiriliyor. Özellikleriyse şöyle; ince kabuklu, çok narin ve bir o kadar da lezzetli. Bugünün raf ömrü artırılmış laboratuar domatesiyle karşılaştırırsak, 'günümüzde her şey üretildiği yerde tüketilmediği için pembe domates bu yarışta haksız rekabet sonucu yaya kalmıştır' diyor Güriş; 'Köylü onu pazara götürene kadar ince kabuğu yırtılır, sulu içeriği dışarı çıkar, bu yüzden ekonomik ömrü kısadır. Aynı nedenle artık çiftçiler tarafından ekilmemektedir. Nesli tükenme tehdidi ile karşı karşıyadır. Oysa bir kere doğal pembe domatesten tadan bir kişi bir daha asla evine o konvansiyonel tarım ürünlerini sokmak istemez! Hem sağlık hem verdiği keyif açısından pembe domates hiçbir şeyle kıyas edilemez.' Avniye ve Mehmet Tansuğ çifti 2005 yılında arkadaşlarından, anneleri Hafize Baliç'in yetiştirdiği üç domatesi hediye olarak almışlar ilk kez. Tohumlarını kurutup saklarken bir yıl sonra arkadaşları o tohumlardan balkonda ya da bahçede pembe domates yetiştirebileceklerini söylemiş ve her şey böylece başlamış. Üç domatesten 100'e yakın fide çıkmış ve onun tohumlarını arkadaşlarına dağıtmaya başlamışlar. Bir süre sonra işin püf noktalarını paylaştıkları, yetişen domateslerin neredeyse her gününü aktardıkları web günlüğünü açmışlar. Arkasından da büyük bir ilgiyle karşılaşmışlar ve 100-150 üyeden oluşan Pembe Domates Ağı (PDA) böylece hayata geçmiş. PEMBE DOMATESÇİLERE TİCARET YASAK Bugün üye sayısı 1500'ü aşan ağa katılmak için hazırladıkları manifestoyu kabul etmek şart; buna göre tohumu elde edince temiz toprak ve doğal yöntemlerle yetiştirmek ve tekrar elde edilen tohumları herhangi bir ticari amaca sapmaksızın PDA içinde karşılıksız paylaşmak gerekiyor. Aksi saptandığında üyelik düşürülüyor. Eğer kabul eder ve ağa katılırsanız ilk tohumlarınızı almak için tohum paylaşım zamanını, yani ocak-şubat aylarını beklemeniz gerekiyor. Peki, balkonunuzda pembe domatesi kolayca yetiştirebilir misiniz? 'Doğal pembe domates, bir balkonda yetiştirilebilecek en zor şeydir' diyor Güriş, 'ama sevginizi katarsanız mümkündür.' Tohumdan domatese geçen 90 gün boyunca karşılaşabileceğiniz her türlü zorluğun üstesinden, web günlüğü pembedomates.blogspot.com sayesinde gelebilirsiniz. Korkutmak gibi olmasın, 'ben de başarabilirim' diyorsanız üye olmak için de aynı günlükteki ya da www.pembedomates.org adresindeki kısa formu doldurmanız yeterli.
PEMBE DOMATES GDO'YA KARŞIPembe Domates Ağı'nın amaçlarından biri de genetiği değiştirilmiş organizmalara (GDO) karşı insanları bilinçlendirip ortak bir tavır geliştirmek. Yeşim Güriş, GDO'ların daha az emek ve riskle daha çok para kazanma hırsından doğduğunu ve kısa sürede büyük şirketlerin tehlikeli biçimde bu alanda tekelleştiğini söylüyor. GDO'ların Türkiye'deki durumu nedir? GDO'lar halihazırda Türkiye'de yasak ama ülkemizde bir ürünün GDO'lu olup olmayacağını anlayacak bir laboratuar yok. Mesela Güneydoğu'da ve Trabzon'da bazı yabancı tohum firmaları ne olduğu bilinmeyen tohumlar dağıtmıştır çiftçiye. Trabzon'da tohumdan çıkan mısırı hayvanlar bile yememiştir. Yeterince denetim yapıldığını söylemek zor. Türkiye'de var mı yani GDO'lu domatesler, mısırlar? Sadece onlarla bitse iyi. GDO'lu ürünler her yerdeler. Bebek maması da dahil 1600'den fazla işlenmiş gıdadan bahsediyoruz! Yediğiniz çikolata ya da mısır cipsi paketinin üzerini okuyun. Tabii ki büyüteçle. Kimse almaz diye GDO yazamıyorlar ama soya lesitini, mısır şurubu, fruktoz, glikoz gibi genetiği değiştirilmiş organizma dolu her paketin içi. 'Ama bu GDO'lu' derseniz haksız rekabetten mahkum olursunuz. Diyelim ki GDO devi Amerika'dan mısır ithal ettiniz. Gümrükte 'bunlar GDO'suz' demeniz yeterli oluyor, ne laboratuar var ne de bizi buna karşı koruyacak bir biyo-güvenlik yasamız.Çok mu tehlikelidir bu ürünler? Mesela henüz geçen Mayıs ayında 'MON 810' kodlu GDO'lu mısırların ekimi Almanya ve birçok Avrupa ülkesinde yasaklandı. Hayvan yemi olan bu mısır, hayvanların sağlığına zararlı bulundu. Viyana Üniversitesi son olarak bir rapor yayınladı GDO'lu yiyecekler kısırlığa neden oluyor diye. Alerjiye, astıma, antibiyotik direncine neden olduğu da deneylerle belirlenmiş. Tohumculuk yasası ve biyo-güvenlik yasa tasarısı konuşuluyor bu sıralarda, nasıl bir yasadır bu? 2006'da çıktı bu yasa, 2011'de yürürlüğe girecek. Bu yasanın 5. maddesine göre ancak kayıt altına alınmış tohumlar ekilebilecek. Tohumuna patent alamayan çiftçi, ticari amaçla kendi geliştirdiği tohumunu satamayacak, aksine davranan çiftçiler ceza alacak. Böylece tekellerin ürettiği tohumlar bütün piyasayı ele geçirirken Anadolu'daki binlerce türün yok olmasının önü açılacak. Bu yönetmelik yüzyıllar boyunca ıslah edilerek günümüze kadar ulaşmış doğal türler üzerinde bireysel hak sahipliğinin önünü de açacak. Bir de en çok endişe ettiğimiz tohumun kilitlenerek patentlenmesi. Kısırlaştırılmış tohumu ancak bir yıl ekebiliyorsun, ertesi yıl tekrar aynı şirketten alman lazım. Tekellere bağımlılığı artıran, tarımın sonunu getirecek bir durum: Peki, biyo-güvenlik yasası nedir? Çıkacak olan biyo güvenlik yasası ise hala ayrı bir muamma. Tüm yetkililerden rica ediyoruz; en büyük GDO üreticilerinden Arjantin'in bile okuyup 73 sayfa eleştiri yazabildiği ve ısrarla GDO karşıtı kişi ve kurumlara tüm taleplerimize rağmen gösterilmeyen yasa tasarısı acilen kamuoyuna açıklansın.
EYÜP TATLIPINAR
http://www.aksam.com.tr/2009/08/02/haber/pazar/322/gokten_uc_pembe_domates_dustu_1500_kisi_paylasti.html
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder