11 Ağustos 2009 Salı

BELALI DÜZİNE KOK






http://www.google.com/imgres?imgurl=http://www.mindfully.org/Pesticide/DDT-Household-Pests-USDA-Mar47a.GIF&imgrefurl=http://www.mindfully.org/Pesticide/DDT-Household-Pests-USDA-Mar47.htm&h=580&w=367&sz=14&tbnid=pM_BR5IH0sckSM:&tbnh=134&tbnw=85&prev=/images%3Fq%3Dddt%2Bpicture&usg=__W9lFLqpnIYb49BQWNkJRnXMhNG0=&ei=_y-BSsLKN4L7_Abq3fyxCw&sa=X&oi=image_result&resnum=1&ct=image

Bugün biraz KOK konusuna göz atalım.Kalıcı Organik Kirleticiler.Gerçi ben organikleri kirleten kalıcı zehirler demeyi tercih ederim çünkü konuya uzak olanları yanıltacak bir isim sanki...
Yıl 1947 ve böceklere karşı harika bir ilaç olarak tanıtılan DDT her yerde!Yukarıda Amerika'da yayınlanmış bir reklam ve bağlantısını veriyorum.Bol bol bu zararsız yeni teknolojik mucizenin kullanılmasını istiyor ABD hükümet yetkilileri!DDT...
Konumuz dünya insanoğluna nasıl dar edilir!!!

PDA olarak,ne yazık ki sadece tohumu korumakla bitmiyor işimiz.Manifestomuzda yer alan doğal yöntemleri kullanabilmemiz için sağlıklı ve temiz bir toprağa ve doğaya ihtiyacımız var herzaman.Ne yazık ki terminatör teknolojiler kalıcı zararlar veriyorlar ve bunlarla ilgili yapılan çalışmalara bakmadan önce KOK nedir,hangi kimyasalları içerir bir bakalım.

Kalıcı Organik Kirleticiler

Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından belirlenen 12 Kalıcı Organik Kirleticiler (KOK) şunlardır:
Dioksinler ve Furanlar :
Klorlu bileşiklerin yakılması ve üretilmesi sırasında istenmeden ortaya çıkan yan ürünlerdir. En önemli dioksin kaynakları PVC ürünlerinin veya atıklarının yanması, PVC ve diğer klorlu organik bileşik ürünlerinin üretilmesi ve atıklarının atık yakma tesislerinde yakılmasıdır.

Poliklorlu Bifeniller (PCBS) :
Elektrikli cihazların yalıtımı amacıyla kullanılmışlardır. Rusya dışında her yerde üretimleri yasaklanmıştır. Ancak bugüne kadar üretilmiş olan miktarın üçte birinin çevreye yayıldığı tahmin edilmektedir. Geri kalan ise halen kullanımda veya atık stoklarında çevreye yayılma tehlikesi oluşturmaktadır. PCBler aynı zamanda atık yakılması ve PVC üretimi gibi organoklor üretimleri sırasında istenmeyen yan ürünler olarak ortaya çıkmaktadırlar.

Heksakloronbenzen (HCB) :
Tarımda tohumlar için fungisit (bir tür tarım ilacı) olarak kullanılmıştır. Aynı zamanda klorlu solvent ve PVC gibi organoklorlu madde üretimleri sırasında istenmeden ortaya çıkan yan ürünlerdendir. Atık yakma tesislerinin uçucu külleri ve baca gazı kirlilik kontrol sistemlerinde, klor-alkali tesislerinin ve klorlu ahşap koruyucusu üreten tesislerin atıklarında rastlanan yan ürünlerdir.

Organoklorlu Pestisitler (Klorlu Tarım İlaçları) :
UNEP tarafından tespit edilmiş 8 pestisit bulunmaktadır: aldrin, dieldrin, endrin, DDT, klordane, mireks, toksafen ve heptaklor. Hemen hepsi olmasada büyük bir çoğunluğunun üretimi ve kullanımı bütün dünyada yasaklanmış veya kısıtlama altına alınmıştır. Gene de DDT’nin halen bazı üçüncü dünya ülkelerinde sinek öldürücü olarak kullanıldığı bilinmektedir.



Şimdide 2005 te imzalanan bildirgeye bir göz atalım dilerseniz.
Kalıcı Organik Kirleticiler Bildirgesi
24.12.2005
Giriş: Bu bildirge, çevre ve insan sağlığı üzerinde çok olumsuz etkilere sahip kimyasal maddeler olan Kalıcı Organik Kirleticiler hakkında kamuoyunu uyarmayı, sorunun çözümü için geliştirilen önerileri paylaşmayı ve kamu kesiminden, üniversitelere, meslek odalarına ve sivil toplum kuruluşlarına kadar konuyla ilgili tüm tarafları üzerlerine düşen görevleri yapmaya çağırmayı amaçlamaktadır. Bildirge, Çevre İçin Hekimler Derneği tarafından, Bumerang Çevre İnsiyatifi’nin ve Uluslararası Kalıcı Organik Kirleticiler Eliminasyon Ağı’nın (IPEN) katkıları ve Bölgesel Çevre Merkezi REC Türkiye’nin desteğiyle 2005 yılında yürütülen Kalıcı Organik Kirleticiler Toplumsal Farkındalık Projesi kapsamında 24 Aralık 2005 tarihinde İstanbul’da düzenlenen Kalıcı Organik Kirleticiler ve Sağlık Sempozyumu sürecinde hazırlanmış ve sempozyum sırasında ilan edilmiştir.


Kalıcı Organik Kirleticiler Sorununun Temelleri:
Kalıcı Organik Kirleticiler (KOK’lar), ileri derecede dirençli olmaları nedeniyle çevreye bulaştığında ortamda uzun süre kalan, besin zincirinde aktarılarak biyolojik birikime uğrayan, bu yolla insan sağlığı ve çevre üzerinde zararlı etkilere yol açan kimyasal bileşiklerdir.
Kalıcı Organik Kirleticiler hava akımları yoluyla dünya çapında uzun mesafeler boyunca yayılabilmeleri ve besin zincirine girerek hayvan ve insan dokularında birikebilmeleri nedeniyle küresel düzeyde bir çevre ve sağlık sorunu oluşturmaktadırlar.
Kalıcı Organik Kirleticiler, tarım ve diğer alanlarda zararlı böcek, ot ve mantarların yokedilmesi için pestisit olarak kullanılan kimyasalların büyük bölümünü oluşturmakta; başta PVC, plastik ve diğer klor kullanılan prosesler olmak üzere endüstriyel üretimde kullanılmakta ya da atık olarak açığa çıkmakta; ayrıca Dioksinler ve Furanlar gibi KOK’lar atıkların yakılarak yokedilmesi işlemleri sonucu çevreye yayılmaktadır.
Kalıcı Organik Kirleticiler çevreden ve besinler yoluyla insan vücuduna alınır, yağ dokusunda birikir ve insan yaşamı boyunca organizmada kalarak başta hormonal bozukluklar, bağışıklık sistemi bozuklukları, üreme bozuklukları ve kanser olmak üzere çok sayıda sağlık sorununa yol açarlar.


Kalıcı Organik Kirleticiler anne sütünden bebeğe ve plasenta yoluyla fetusa da geçerek vücutta birikmeye ve etkisini göstermeye çok erken yaşlarda başlarlar.
Çevre ve insan sağlığı üzerine zararlı etkileri anlaşılan ilk KOK’lar arasında yer alan DDT ve daha yeni kuşak pek çok kimyasalın kullanımı yasaklanmış ya da çevreye salınımları, kullanımları ve depolanmaları üzerine kısıtlamalar getirilmiştir.


Uluslararası çevre yönetiminin en önemli konularından biri olarak görülen Kalıcı Organik Kirleticiler sorununun çözülmesi için 22 Mayıs 2001’de kabul edilmiş olan Stokholm Konvansiyonu, 17 Mayıs 2004’de yürürlüğe girmiştir. 151 ülke tarafından imzalanan ve 114 ülke tarafından onaylanmış bulunan Stokholm Konvansiyonu, Türkiye tarafından da imzalanmış olup henüz TBMM tarafından onaylanmadığı için yürürlüğe girmemiştir.
Stokholm Konvansiyonu, en zararlı 12 Kalıcı Organik Kirletici maddenin
* üretimini ve kullanımını yasaklamayı ya da katı bir şekilde denetlemeyi ve atıkların bertarafını düzenlemeyi amaçlamaktadır. Bu, sözleşmeye taraf olan ülkelerin bu maddeleri üretmemesi, kullanmaması ve satmaması; aynı zamanda, mevcut stoklarını da mümkün olan en uygun yöntemlerle ve yeni kalıcı organik kirleticiler yaratmayacak şekilde yok etmeleri anlamına gelmektedir.

Çözüm Önerileri:


I- Halk Sağlığı
Kalıcı Organik Kirleticilerin insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerinin en aza indirilmesi için risk gruplarının belirlenmesi ve korunmasına öncelik verilmelidir.
Hastalık yükü çalışmalarında Kalıcı Organik Kirleticilerin etkileri de göz önüne alınmalıdır.
Çevre sağlığıyla ilgili hazırlanmakta olan eylem planlarında Kalıcı Organik Kirleticilerin çevre ve sağlık üzerindeki olumsuz etkileri göz önüne alınmalı, hazırlanacak tüm eylem planlarında risk değerlendirmesi yapılmalıdır.
Çevre sağlığı alanında saha denetiminden sorumlu personel Kalıcı Organik Kirleticilerin yerinde ölçümü ile ilgili yeterli bilgi ve donanıma sahip kılınmalı; bu maddeler özellikle kapalı ortam havasının değerlendirildiği kirlilik ölçümlerinde göz önüne alınmalıdır.
Kalıcı Organik Kirleticiler gıdalar yoluyla insan vücuduna alınabildiği için, bu maddelerle bulaşmış olabilecek besinler ve ilaçların halk sağlığı üzerinde yaratacağı riskler kontrol edilmeli, halk konuyla ilgili bilgilendirilmelidir.
Kalıcı Organik Kirleticilerin insan sağlığı üzerindeki etkileriyle ilgili her türlü değerlendirme ve düzenlemede ana sorumlu Sağlık Bakanlığı olmalıdır. Çevre ve insan sağlığı konusunda, sağlık yetkililerinin ve halk sağlığı gibi ilgili alan uzmanlarının görüşlerine ağırlık verilmelidir.
Pestisit uygulamalarında uygulama yapılan alanlar uyarı şeritleriyle çevrilerek ikinci giriş zamanı belirtilmelidir. Belediyelerin kent ilaçlamasıyla ilgili uygulamalarda Tıp Fakülteleri Halk Sağlığı Anabilim Dalları ve Çevre Mühendisliği bölümlerinden danışmanlık almaları özendirilmelidir.
Pestisitler bir takım istenmeyen canlılarla mücadelede ilk seçenek olarak kabul edilmemeli, çevreye zararsız biyolojik mücadele yöntemlerine öncelik verilmelidir.

II- Hukuksal Düzenlemeler
Türkiye tarafından 23 Mayıs 2001 tarihinde imzalanan Stokholm Konvansiyonu Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından en kısa zamanda onaylanmalı ve yürürlüğe konulmalıdır.
Çevre sağlığı alanında karar verici konumda bulunan politikacılar, ilgili bürokratlar ve bilim insanları, Kalıcı Organik Kirleticilerin azaltılması ve toplumun bu maddelerden kaynaklanan zararlı etkilerden korunması için üzerlerine düşen görevi yerine getirmelidirler.
Türkiye, Kalıcı Organik Kirleticiler konusunda plan, proje ve programlar üreterek ilgili hukuksal mekanizmaları geliştirmeli, ilgili mevzuat gözden geçirilmeli ve yeniden düzenlenmelidir.
Devlet Planlama Teşkilatı tarafından hazırlanan Beş Yıllık Kalkınma Planlarında Kalıcı Organik Kirleticilerin azaltılması hususuna da yer verilmelidir.
Kalıcı Organik Kirleticilerin uluslararası ithalat ve ihracatı ile ülkeye giriş ve çıkışları kontrol altına alınmalıdır. Bu amaçla tankerlerin sızdırma olasılığı nedeniyle girişte ve çıkışta tartılması gibi denetim mekanizmaları kurulmalıdır.

III- Atık Yakma Konusu
İnsan sağlığına zararlı etkileri en iyi bilinen Kalıcı Organik Kirleticiler arasında bulunan Dioksin ve Furanların en önemli kaynaklarından biri atık yakma tesisleri ve teknolojisidir ve bu maddeler Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı (IARC) tarafından kesin kanserojen olarak sınıflanandırılmaktadır. Bu nedenle atıkların bertarafı ve zararsızlaştırılması amacıyla kullanılan her türlü yakma yöntemi terkedilmelidir.
Bütün yakma proseslerinde dioksin üretimine neden olacak tekniklerin kullanılması yasaklanmalıdır.
Ülkemizde yeni atık yakma tesisleri kurulmamalı ve bu yöntem bir atık yönetimi politikası olarak benimsenmemelidir.
Atık kontrolunda öncelik, tehlikeli atıkların çevreyi kirletmesine neden olan üretimlerin önlenmesine ve gerekli yerlerde atık üretimini en aza indirecek temiz üretim teknolojilerine verilmelidir.

IV- Zararsızlaştırma:
Stokholm Konvasiyonuyla yasaklanmış bulunan 12 Kalıcı Organik Kirletici başta olmak üzere, denetim altına alınması öngörülen maddelerin envanteri çıkarılmalı ve stokları çevreye zarar vermeyecek ve yeni kalıcı organik kirleticiler üretmeyecek uygun teknolojiler kullanılarak ortadan kaldırılmalıdır.

Sonuç:
Türkiye’de çevre sağlığı standartlarını doğayla en uyumlu ve insan sağlığına yönelik en az risk oluşturan düzeyde gerçekleştirmek, tüm politikaların belirlenmesinde en önemli hedef olmalıdır. Bu bildirgeyi hazırlayanlar, bildirgede yer verilen konularda kamuoyunun farkındalığının geliştirilmesi ve korunması ile gerekli idari ve hukuki önlemlerin alınması konusunda izleme ve uyarma sorumluluğu taşıdıklarını duyururlar.

Çevre İçin Hekimler Derneği
Türk Tabipleri Birliği
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
Bumerang
Greenpeace Akdeniz Ofisi
Prof. Dr. Çağatay Güler (Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı)
Prof. Dr. İlhan Talınlı (İstanbul Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi)
Prof. Dr. Ali Osman Karababa (Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi)
Prof. Dr. Murat Tuncer (Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Hematolojisi Bilim Dalı Öğretim Üyesi)
Yrd. Doç. Dr. Nadi Bakırcı (Marmara Üniveristesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi)
Uz. Dr. Günay Can (Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi)
Dr. Hülya Gül (İstanbul Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi)
Dr. Ümit Şahin (Halk Sağlığı Uzmanı, Çevre İçin Hekimler Derneği Başkanı)
Dr. Seval Alkoy (Halk Sağlığı Uzmanı, Çevre İçin Hekimler Derneği Genel Sekreteri)
Dr. Murat Aral (Sağlık Bakanlığı Bakırköy Kanser Tarama ve Eğitim Merkezi)
Teoman Dikerler (TMMOB Çevre Mühendisleri Odası)
Gözde Baykara (Bumerang Çevre İnsiyatifi)
Banu Dökmecibaşı (Greenpeace Akdeniz)




Yukarıdaki bağlantıdan ise sözleşmeyi tüm detayları ile bulabilirsiniz.
Şimdilik bu kadar.

Sevgiyle kalın

Yeşim Güriş

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder