7 Haziran 2009 Pazar

DEMOKRATİK YAŞAM DERGİSİNDEKİ İLK PEMBE TOHUMLAR







Mutluyum ve sizlerle de paylaşmak istiyorum.

Sevgili Kenan Demirkol hocamızın aylık dergisi DEMOKRATİK YAŞAM'da
( http://www.demokratikyasam.com/index.html )
iki yazım yayımlandı ve devamı da isteniyor.Binlerce yıldır süren kadın ve tohum ilişkisini kadının aleyhine tamamen sonlandıran 2006 Tohum Yasası ve çıkartılmaya çalışılan yeni yönetmeliklere karşı PDA'nın duruşunu yepyeni ve sağlam bir platformda gündeme getirebildiğim için mutluyum.Çorbada benimde bir nebze kaya tuzum olduysa ne mutlu bana!

Sevgiyle kalın.
Yeşim Güriş


1 Haziran 2009
Sayı: 2

Yeşim Güriş
Araştırmacı Yazar

ELMAYI YİYEN DE SUÇLU DEĞİL Mİ?
Zaman nasıl bir şey ki hem çok uzun, hem de çok kısa! Göz açıp kapamak sizce ne kadar sürüyor?
Dört gün boyunca Urfa'dayım. Ne de uzun gözükmüştü gözüme oysaki başlarda. İlk gün, neolitik dönem devriminin gerçekleştiği Göbekli Tepe, tamı tamına 12 bin yaşında bir tapınak. Yuvarlak düzende dokuz metrelik T şeklinde yontulmuş in situ durumda tek parça sütunların üzerindeki tilki kabartması hala aynı kurnaz ifadesi ile bana bakıyor. Aslanı kayada oyulmuş olarak görüyorum ama aslını çoktan yok etmişiz bu topraklarda. Yaban domuzu ve yılan ise ceylanla beraber neyse ki hayata tutunmuş hem taşın yüzeyinde hem de bir tepenin ardında insandan gizlenerek orsa boca nefes almaya devam...
Adem'in Havva'dan elmayı aldığı yer diye geçiyor halk arasında Göbekli Tepe. Yasak elmayı sonuçta ikisi de yemedi mi? Tüm kutsal kitaplar, Darwin'e ateş püskürenler cennetten kovulma nedenimiz olarak görüyor Havva’yı; yılan kılığındaki şeytana kandığı için ve o zamandan beri hep kadın suçlanıyor. Saçı uzun ama aklı hep kısa oluveriyoruz bir anda.
''Pandora'nın kutusunu'' açma zamanı diyeceğim ama dilim varmıyor. Hemen hemen her kötülük yapan yine bir kadın nedense! Pandora hikayesini hangi erkek yazdı doğrusu merak ediyorum! Kadın için söylenen güzel sözler de var ama bugün kötü kadın konumuz.
Tarih kazananlar tarafından yazılırmış. Kadın ve erkek bir savaşın iki düşman tarafı mı ki kazanan vur abalıya misali diğerine yüklenip karalıyor?
Ali Nazik üzerine şıllık tatlısı. Sanırım ne dediğimi en iyi bu mönü açıklıyor. Tatlı hiç bu kadar acı olmamıştı bu pencereden bakınca çünkü bunu bu şekilde her yiyen biraz daha kaybediyor insanlığını. Kadın ve erkek birbirlerini tamamlayıp, birleşip güçlenerek, artmak yerine sürekli didişiyor, bölünüyor ve zayıflayarak azalıyor günümüzde.Şahmaran resimlerine bir bakın. Farklı yörelerde, farklı zamanlarda, farklı kelimelerle de anlatılsa kraliçe dahi olsa; görsel mesaj hep aynı. Yılan şeklinde bir kadın! İnsanoğlunun varoluşundan beri ''kadın ve kötü'' zamana asılı kalmış...
Bugünkü feministler, 1950 sene önce yaşamış Aziz Paul'ü kadın düşmanı olmakla suçluyorlar. Bir Yahudi olarak Adana Tarsus'ta doğmuş olan Romalı ve karakıl çadırı yaparak geçinen adam, sadece içinde bulunduğu dönemin kurallarını uygulamış oysa. Kadın Azize Thecla ancak saçlarını kısacık kestirip erkek gibi giyinerek aralarında barınabilmiş. İstanbul'da adına yapılan Bizans kilisesi ise artık Atik Mustafa Paşa Cami olarak tarihe geçmiştir. Kadın yerine erkek...
Hiç sordunuz mu kendinize bu anlamsız savaş ne zaman başladı diye! Yüz binlerce yıl önce insanoğlu sadece yaşamda kalma savaşı veriyordu. Avlanıp, yabani bitkileri topluyordu. Tekerleğin icadı en büyük lükstü. Ateş etrafında ısınabilmek ise ne büyük nimet. On iki bin yıl önce, kim bilir belki de ilk Göbekli Tepe civarında bugün de hala var olan ilk yabani buğdayı ehlileştirmeye, tarımı ve hayvancılığı öğrenmeye başladı. Hep anaerkildiler çünkü doğum mucizesini gerçekleştiren kadındı; güçlü olan ve saygı duyulandı. Hem doğuruyor hem de doyuruyordu, tohumların sırlarını sadece kadınlar biliyordu. Erkekler ellerinde silah dağ bayır protein peşinde koşarken kadın arttırarak saklayıp ailesinin bir kış daha yaşamasını sağlıyordu. Bir tek ana tanrıça KUBABA vardı ve hepimiz onun çocuklarıydık. Protein oranı arttıkça beyin daha da gelişti, konfor arttı ama öncelikler ve mutlu olma şekilleri de değişmeye başladı. Sonra nasıl oldu bilinmez birden kocaman heybetli Kubaba yüzyıllar içerisinde eriyip zayıfladı. İki kolunun altına aldığı vahşi aslanlar, birer kedi yavrusu gibi bakire tanrıça Artemis'in kollarına konduruluverildi. Ve artık Artemis/Diana baş tanrı Zeus'un emrindeydi. Çok değil İsa peygamberden 431 yıl sonra Efes'te erkeklerden oluşan konsül Meryemananın bakire olduğuna karar verdi...
Kubaba, Ostrata, Venüs, Afrodit, Artemis, Hathor, Astarte, İştar, İnanna, Anunit, Atarsamain, Nanna ... neredesiniz? Neden artık isminiz dahi anılmaz oldu? Caracalla'nın kardeşi Geta'ya ettiğini tarihteki ilk katil kabul edilen Ademoğlu Kabil'den öğrenmiş olması olasılığı sizce ne? Erkek kardeşleri tarafından kuyuya yani ölüme atılan Yusuf'a ne demeli???Ne zaman ki insanın karnı doydu hani kanı bitlendi derler ya, sanırım o an ayrım ve savaş başladı. Kap aynı kaptı. Ama kabın içine ne kadar konacağı birden bire dert oldu...
Mevlana'nın sözü ne de güzeldir;
"Ne kadar zengin olsan,yiyebileceğin kadar yersin.
Denize testiyi daldırsan,alabileceği kadar su alır, gerisi kalır... "
Tabi deniz bırakırsak ki o da ayrı bir yazı konusu!
Binlerce yılın ötesinden gelen sesler Harran sokaklarında kulaklarımda çınlarken, bakırcılar aynı bakırı aynı yöntemle binlerce yıldır vura vura dövüyor. Cennetten çıkmadır diye savunulan dayak acaba ne zamandır bu sokaklarda? Bakırı döve döve ezen erkek neden karısını da döve döve eziyor? Harran'da veya İstanbul'da, cahil yada allameyi cihan, fakir veya zengin ama neden kadın hep dayak yiyen taraf oluyor? Neden ananın yaptığı meslekten dolayı edilen küfür en ağır hakaret te, anayla o işi yapan erkek neden bu hakarete dahil edilmiyor?Erkeklerin sadece kasça değil ruh ve bilinç düzeyinde de gelişmesi için toplumca ne yapmamız gerekiyor acaba? Az sayıda da olsa her toplumda, kültürde, hamken pişmiş ve nihayet olmuş erkekler bulunduğuna göre bunu başarmak o kadar da imkansız değil gibi. ''Ana Avrat'' nasıl küfür edebilir ki bir insan bir başka insana!!! Herkesin kim olduğu kesin belli bir tek anası varken! Bırakın dövmeyi nasıl, hangi hakla söver bir başkasına?
Erkekler, aslanın soyunu bu topraklarda kuruttuk sadece takım ambleminde görür olduk! Sularımızı tarım ilaçları ile zehirledik, güzel huylu masum ineklerimizi çayırlardan kendi pislikleri içinde hastalıktan kırıldıkları iki metrekareye tıktık, GDO'lu yiyeceklerle sağlığımızı mahvettik, mısır şurubu ise tam bir makineli tüfek her şeyin içinde herkes hedef artık, sentetik kumaşlar, zehirli boyalar, hava kirliliği, hele tohumlar...2011'deki yeni yönetmelik ile iyice batağa saplanacağız.
Üyesi bulunduğum Pembe Domates Ağında (PDA) bu konu hakkındaki görüşlerimizi gayet açık ve net olarak belirttik.
(http://pembedomates.blogspot.com/2009/05/tohumculuk-yasa-tasarisi-hakkinda-pda.html)Artık zaman ''mış gibilerin'' zamanı. Gerçek bir pembe domates en son ne zaman yediniz? Çok geç olmadan kendi gerçek kimliğinizin ve gücünüzün farkına varın lütfen. Erkekmiş gibi davranmayın, erkek olun. Toplumun, geleneklerin size biçtiği kıyafet belli ki size uymuyor. Kendi rahat giysilerinizi kendiniz seçip giyin. Töre adına öldürdüğün masum kız çocuğu senin bir parçan. Tüm insanlığın parçası ve gururu. Yarın kötü bir şey olduğunda ne kadar mağarana çekilip tek başına halletmeye çalışsan da unutma ki senden daha çok senin için üzülen bir anan var şu an nefes alsa da almasa da. Annemizin bir kucakçık şefkatle sarılması ile herşey nasıl da hafifler. Senin çocuklarının anasıdır yine sana destek olacak olan yarın. Evet hepimiz yalnızız bu hayatta ama lütfen unutmayın sizi seven ve her zaman iyiliğinizi isteyen bir kadın mutlaka var dövseniz de sövseniz de. Ona ister Kubaba deyin, ister eş, ister ana. Unutmayın o sizin için hep orada.
Elmayı kadın verdi ama hatırlayın, yiyen de sizdiniz. Zaten cennetten beraber kovulduysak neden kadına burayı cehennem edersiniz? Önce hepimiz insanız ve her zaman eşitiz. George Orwell'ın Hayvan Çiftliği kitabında dediği gibi ''Herkes eşittir ama bazılarımız daha eşittir'' asla kabul edilemez. Zaten böyle sandığımız için hala buralarda didişmekle vakit kaybediyoruz. Zaman ne kadar bol bol varmış gibi görünse de belki de çok kısa. Göz kapayıp açarcasına.
Demokrasi gerçek anlamında uygulandığı anda zaten cennet hepimizin ayağına dek gelir merak etmeyin!
Unutmadan ekleyeyim bizde cennet KADIN ismidir!

Yazıyı indirmek için tıklayınız


Diğeri ise blogumda da yayımlamış olduğum şiirim

http://www.demokratikyasam.com/2.sayi/pembe_tohumlar.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder