26 Haziran 2009 Cuma

ZORLA YEDİREN KİM?























Özge arkadaşımız uğraşıp çevirmiş ben de hemen paylaşayım dedim.Ellerine sağlık Özge'cim

Sevgiyle kalın
Yeşim Güriş


22 Haziran tarihli bir New York Times yazısı görünce tercüme edip sizinle paylaşmak istedim:

Gıda Üreticileri Beynimizi Nasıl Esir Aldı?

TARA PARKER-POPE

Dr. David A. Kessler Amerikan Gıda ve İlaç Kurumu'nun başındayken iki başkanla çalıştı, ABD Meclisi'ne ve tütüne karşı mücadele etti, fakat Harvard mezunu bir pediyatrist olan Kessler çikolatalı kurabiye karşısında tüm gücünü yitirdiğini gördü.
Dr. Kessler kendi kendine yaptığı bir deneyde yememeyi düşündüğü iki çikolatalı kurabiye satın alarak iradesini test etti. Evdeyken gözlerini kurabiyelerden alamıyordu, üstelik çikolata parçaları ve yumuşak hamurun hayali mutfaktan çıktığında bile yakasını bırakmıyordu. O da kurabiyeleri yemeyip kendini evden dışarı attı.Muzaffer hissederek bir kahve molası verdiğinde tezgahtaki kurabiyeleri görüp birini mideye indirdi.
Dr. Kessler düşündü: "Çikolatalı kurabiye üzerimde nasıl bu kadar güç sahibi olabilir ki? Buna yol açan kurabiyenin kendisi mi, yoksa kafamdaki kurabiye imgesi mi? Yıllarca bu sorunun cevabını bulmaya çalıştım."
Dr. Kessler'in bu arayışı heyecan verici yeni bir kitaba dönüştü:"TheEnd of Overeating: Taking Control of the Insatiable American Appetite" (Aşırı yemenin sonu: Doyumsuz Amerikan İştahını KontrolAltına Almak).
Gıda ve İlaç Kurumu'nda çalışırken Dr. KEssler etkili bir isimdi.Kurumun verimli çalışmasını sağlayıp ilaç onaylanma sürecinin hızlanmasına uğraşıyor, gıda paketlerindeki standart besin değeri etiketlerinin oluşum sürecini denetliyordu. Fakat kendisi en çok tütün sanayinin araştırılıp kanunlarda yönetilmesi konusundaki çabalarıyla tanınıyor. Sigara üreticilerinin ürünlerin bağımlılık yapıcı etkisini artırmak için nikotin içeriğini manipüle ettiğini iddia ediyor.
"The End of Overeating" adlı çalışmasında Dr. Kessler gıda endüstrisinde de benzer eğilimler olduğu sonucuna varıyor. Buna göregıda endüstrisinin yarattığı besinler beyin devrelerimize sızarak daha fazla yeme isteğini ortaya çıkarıyor.
Beynimizin uyarılmasında gıda malzemeleri tek başlarına yeterince güçlü değiller. Fakat yağı, şekeri ve tuzu sayısız yöntemle bir araya getirerek beynimizin ödüllendirme sistemine sızan gıda üreticileri,beynimizde yeme isteğini uyandırıp bizi tokken dahi sürekli daha fazla yemek istemeye iten bir döngü yarattılar.
Dr. Kessler üreticilerin kullandıkları bilimsel gücü iyice anlamadığını düşünüyor. Fakat gıda şirketleri insan davranışı, zevki,tercihleri ve arzularını kesinlikle iyi anlıyorlar. Yazar restoran ve üreticilerin malzemeleri nasıl manipüle edip "haz noktası" adını verdiği noktaya ulaşmakta kullandığını tarif de ediyor. Çok az veya fazla miktarda şeker, yağ veya tuz içeren gıdalar ya çok yavan ya da fazla kuvvetli bir tada sahip oluyorlar. Fakat gıda bilimciler yağ,şeker ve tuzdan en yüksek miktarda zevk aldığımız noktayı kesin biçimde belirlemek için çok çalışıyorlar.
Sonuçta da ortaya örneğin Chili's restoran gibi restoran zincirlerinin ürettiği "çok az çiğneme ve sindirim gerektiren hiper-lezzetli besinler" çıkıyor. Üstelik Dr.Kessler örneğin Snickers gibi çikolataların "mühendislik harikası" olduğunu söylüyor. Snickers'ı çiğnerken şeker çözünüyor, yağ eriyor ve karamel yer fıstığını öyle biçimde tutuyor ki tatların bütün lokmada bir araya geliş biçimi ağızda aynı anda büyük bir hazla duyumsanıyor.
Şeker ve yağdan zengin besinler gıda sahnesinde yeni ortaya çıktı.Fakat besinler günümüzde malzemelerin kombinasyonundan çok dahaf azlasını ifade ediyor. Besinler beyinde çok duyulu bir deneyim yaratan, pek çok farklı uyarıcı tatla yüklü karmaşık yaratımlara dönüşmüş durumda.
Fakat kitap gıda endüstrisini ifşa etmenin ötesinde kendimize dair keşifler içeriyor. "Benim asıl amacım insanlara beyinlerinde neler olup bittiğini nasıl açıklayabileceğimizi bulmak. Kimse insanlara beyinlerinin nasıl esir alındığını açıklamıyor."
Bir bestseller olan bu kitapta Dr.Kessler de aşırı yeme sorunuyla kendisi de mücadele ettiğini dürüstçe açıklıyor: "Kendim bir sorun yaşamasam insanların yemeye niye dayanamadığı sorusu ilgimi bu kadar çekmezdi. Pek çok defa kilo alıp verdim. Her beden kıyafete sahibim."
Kitap bir diyet kitabı olmasa da Dr. Kessler "gıda rehabilitasyonu"adını verdiği bölümü epey geniş tutarak bilimi aşırı yeme sorununakarşı bir araç olarak kullanmayı öneriyor. Yazara göre bu sayede besinleri farklı biçimde değerlendirip yeme alışkanlıklarımızı değiştirebiliriz.
Ana düşüncelerden biri aşırı yemenin iradesizlikten değil çevremizdeki gıda ortamının da aşırı uyarı yaratarak başa çıkılmasını iyice güçleştirdiği biyolojik bir zorluk. "Koşullandırılmış aşırı yeme"yapılan diyetlerle ağırlaşan kronik bir sorun aslında ve tedavi edilmektense kontrol altına alınması gerekiyor. Kontrolü arada sırada kaybetmek engellenemez olsa da Dr. Kessler aşırı yemeyi artıran davranışsal, bilişsel ve beslenmeye yönelik etkenleri hedef alan pek çok strateji öneriyor.
En önemli olan planlı, yapılandırılmış biçimde beslenmek ve kişiselolarak sizi tetikleyen gıdaları bilmek. Besin konusunda kendinizi eğitmek de lezzetli yiyecek algınızı değiştirebilir. Yazara göre tütünü şimdi nasıl mide bulandırıcı olarak görüyorsak büyük porsiyonlar ve işlenmiş gıdalarla ilgili benzer "algı kaymaları"yaratabiliriz. Dr. Kessler bunun için bir zamanlar severek biftek yiyenlerin vejetaryen olduklarında hayvansal proteinlerden tiksindiği örneğini veriyor.
Bu öneri çabuk bir çözüm ya da garanti içermiyor fakat Dr.Kessler kitabı yazarken kendini eğittiğini ve bunun ona yeme alışkanlıklarını kontrol etmekte yardım ettiğini söylüyor:
"Hayatımda ilk defa kilom nispeten istikrarlı seyrediyor. Tabii beni yorar, üzer, uçağıma da yedi saat geç bindirirseniz yine gider çikolatalı bisküvi yerim. Yerleşik devre yine ortaya çıkar."


kaynak:http://www.nytimes.com/2009/06/23/health/23well.html?_r=1

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder